KARANLIKTA HIÇBIR
SEY KALMASIN! |
Mehmet Arpacik'a Dair...
Resim uzerine yazi uretmek. Ya da evreni okuyup resme donusturmek. Ikisinin de kesisme noktasi yasam... Resim ve yazi, baba ve kizi... Ben yazmaktan keyif aliyorum zaman zaman... O ise resimden. Yani ben yazar degilim ama babam ressam. Babanin resimleri uzerine yazar misin
bir seyler teklifi geldiginde, korktugum basima geldi diye
dusundum. Cunku onun resimleri kendini acikca ifade eden resimler. (mi
acaba?). Hicbir gizliligi, yorumlama guclugu icermeyen resimler. Yillardan beri evimin dort duvari, duvarlar yetmedigi icin duvar olmaya musait birtakim yuzeyler babamin resimleriyle dolu. Bu resimlerin karakteristik ozelligi tabiata yakin olmalari. Bu aslinda butun naivlerde gozlenen bir ozellik. Resimle ilgilenenler hatta sanatla ilgilenenler bilirler ki; sanatta uzmanlik arttikca, insanla doga arasindaki mesafe de acilmaya baslamistir. Naivleri algilamasi ise, tabiidir, dogaya yakindir. Gerceklerin, cocuksu bir carpitilmisligi ve algilanmasi soz konusudur. Onceleri bana beceriksizlik gibi gelen bu yaklasim,giderek beceriksizligin ihtisasi anlayisina yerini birakti. Kfamizi sanatin cozumsuz problematiklerine takmisken, boylesine yalin, boylesine doga ile sarmas dolas, hos olmak icin cirpinan tuvallerin karsisinda beyninin ici sanat uzerine bir yigin teoriyle dolu olanlarin biraz sasalamalari dogal. Ya da "bu adamlar bizle kafa mi buluyor" diye dusunmek de... Oysa bir naiv, yerine gore tasidigi otantik ogelerin agirligi dikkate alinirsa, otantik-naiv ressamlar ne sanatla dalga geciyorlar ne de sanatciyla. Sanat ve sanatci kavramlariyla bir alip veremedikleri yok. Yok cunku algiladiklarini ve hissettiklerini yapiyorlar. Bunu yaparken de, egitimin, teorilerin terazisi, hatta sanat olcutlerinin tehdidi onlari kaygilandirmiyor. Zaten resimler kaygisiz bir dünyadan mesaj getiriyor. Bizim cok uzagimizda ama ayni zamanda cok da icimizde olan bir dunyadan... Biraz daha Mehmet Arpacikin resimleri
uzerine odaklanirsak; onu resimleri, Turkiyenin koyleri tarlalari
ve zaman zaman da Istanbuldan kesitler olarak ortaya cikar. Resimlere bakanlarin eger bir koy gecmisleri varsa, Anadolunun bir yerlerinden Istanbula gelmislerse kapildiklari ilk yanilgi kendi koylerinin resmedilmis olmasi yanilgisidir. Cunku resimlerdeki tek bir tarla aslinda Turkiyedeki tarlalarin genel bir simgesidir. Her koyde bir cami varsa Mehmet Arpacikin resimlerinde de "o" cami vardir. Gercekligin algilanisi, hayalgucunun devreye girmesiyle, bulanik ve mistik bir ortu resmin ustunu kaplamistir. Gunumuz yasaminda bir kent insaninin alisik olmadigi, en fazla 48 saat dayanabilecegi bir sakinlik egemendir resimlerde. Tuvalde dussel zenginligi besleyen yasamin dogaya donuk yuzudur. Bu her zaman on plandadir.Renklerdeki pastel hakimiyet de bu sakinligi destekleyen en onemli ikinci unsur olarak karsimiza cikar.Mehmet Arpacikin icinde yer etmis, ic dunyasina yerlesmis bir goruntunun farkli kompozisyonlarda ortaya cikisina taniklik ederiz. Ana tema degismez aslinda. Dolayisiyla bir naiv olarak, yeni bir sey soyleyerek sanatin yeni acilimlarina olanak tanimaktansa, bildigi bir seyi ustalikla soyleyip kendi yonununu olusturma cabasi agirliktadir. Otuz yildir resim yapiyor Mehmet Arpacik. Resimlerindeki gerek figur gerek renklerin zamanin suzgecinden gecerken ugradigi degisimlerin yakin takipcisi oldum farkinda olmadan. Yillar gectikce, icinde yasadigimiz kentin yorumlari da eklendi Arpacikin calismalarina. Ama degismeyen bir sey vardi bu kent yine bu kent resimlerin de de. Sakinlik...Kentlerin, ozellikle Istanbulun kaotik yapisi bu resimlere yansimamisti. Benzetme yerindeyse Istanbul, Isviçre gibi Prag gibi oturmus, kendini bulmus, dengeli bir kent gorunumuyle karsimiza cikiyor. Istanbulun delidolulugu pek azinda kendini hissettiriyor. Bunlari bir kenara birakirsak, resimlerin karsisina gecip, yeniden tasarlanmis bu kent yasaminin ardinda resimlerin geneline egemen olan dogu mistisizmi hemen fark edilir. Sanatin kendisi yapisi itibariyle disavurumcudur. Disavururken de yerden yere vurur kimi zaman. Kimi zaman da bir nirvana sessizligine burunebilir. Sakinlik nereye kadar? Hic cosku yok mudur, basini alip gitmemis midir firca ve renkler. Hayir. Sakin bir kontrol vardir. Cosku vardir ama bolunmemis, butunlugunu koruyabilmis bir ic dunyanin dertsizligi, huzura ermisligi gibi algiladigim cok olmustur bu resimler. Mehmet Arpacik' in resimlerindeki otantik ogeler, klasik Anadolu el sanatlariyla renk olarak da yapi olarak da fazla bir benzerlik goztermez ama onlardan esintiler de tasir. Uzaklarda hayal meyal secilen bir koyun surusunun basinda terrier cinsine cok benzeyen beyaz bir coban kopeginin bulunmasi, sanatin ozgurlestirici fantezilerinden ve bir ic terapiden gecmedir belki de... Iki uc bir araya gelebilir, uzlasabilir, kendine ozgu bir gercekligin olusumuna katkida bulunabilir. Gercekler hayal edilendedir artik. Mehmet Arpacik in resimleri gerceklerden hareket eder hayal gucunun cesitli duraklarina ugradiktan sonra, kendi gercekligi ile bulusur. Oysa Mehmet Arpacik naiv, ya da bazi yaklasimlara gore otantik- naiv olmasaydi kavramsal sanat uretseydi ne cok sey yazabilirdi kimbilir? Bana soyleyecek bir sey birakmiyor. Kafami yormuyor, fikir yurutmeme gerek kalmiyor, zihinsel tembellige itiyor. Cunku resimler kendi kendine soyluyor. Ipucu aramak yerine resmin seyirlik olma ozelligini yeniden kesfediyorum. Seyrediyorum bazen acaba sakin sakin ne anlatiyor diye. - . -
|
Bu sayı, çağdaş Türk ressamı Erol
AKYAVAS'a ithaf edilmiştir. |
Türkçe ANA SAYFA |
INGILIZCE | ISIK BINYILI TANITIM 1999 |
©Işık Binyılı e-dergisi, Bircan ÜNVER tarafından tasarlanmış ve üretilmiştir. Beşinci sayı. Kış 2001, New York. URL: http://www.lightmillennium.org |
---|
9.ncu sayımızdan itibaren, Türkçe yayınlarımıza IŞIKBİNYILI.ORG sitemiz üzerinden
ulaşabilirsiniz. Bu sayının bağlantıları ve logolar, Ağustos 2015'te güncellenmiştir.