EVERYTHING SHOULD BE UNDER THE SUN...
NO To New Nuclear Weapons... NO To New Nuclear Targets... NO To New Pretexts For Nuclear War... NO To Nuclear Testing...
NO To Star Wars... NO To Weapons In Space...
NOTo All Types Of Weapons, War & War Culture...
We have only one WORLD yet! If we destroy it, where else will we go?
http://lightmillennium.org
Mission of the Lightmillennium.Org
About the Lightmillennium.Org
Events of the Lightmillennium.Org
Supporters of the Light Millennium
The Light Millennium TV Programs
Archive of the Lightmillennium.Org
Participants of the Lightmillennium.Org
BoD, A.Board and Volunteer Rep. of the Lightmillennium.Org
Contact information of the Lightmillennium.Org
YES For The Global Peace Movement, YES Loving & Caring Each Other, YES Greatness in Humanity, YES Saving Our Unique Mother Earth,
YES Great Dreams For Better Tomorrows, YES Emerging Positive Global Energy, YES National and Global Transparency, and YES Lighting Our Souls & Minds.
AÇIK SINIF II - On-Line
http://www.lightmillennium.org
* Oykülü Gecelerden - Açik Sinif/Okuma Aksamlarina...
Kitap Adi: OKURUMA MEKTUPLAR - 3ncü Basim
Yazari: Nurullah ATAÇ
Yayinevi: Can Yayinlari - Istanbul
Proje sahibi ve Yonetmeni: Bircan Ünver
Proje sorumlulari: Bircan Ünver & Figen Bingül
Iletisim: aciksinif@lightmillennium.org
Dordüncü Hafta - 27 Mart 2005

 

Yasamak

Yasamak üzerine, yeryüzünde soyleyecek bir sozü olmayan bir kimsenin bulunacagini düsünmüyoruz! Bunu derken bile "hiç"ligin bilinçlice kurgulandigi ya da Oblomov'culugun, 'parmagi kipirdatma'nin bile çok agir bir is sayildigi benzeri uç noktalarda dolasanlar ya da buna benzer çesitli felsefeler, hayatin farkli boyutarinda izlenmektedir. Onlarin da, kendince dayandiklari hakli bir noktasi vardir elbet...

Ister en uç noktalarda dolasanlardan olun, ister bir "yasama sanati" ustasi, ister yasami oldugu ve geldigi gibi kabul edip sevin, ister doganin gücü ve bizlerin geçiciligi karsisinda dehsete düsün ve yasamin hangi salincaklarindaysaniz ya da yasamin hangi salincaklari size yasamin güzelliklerini animsatiyorsa; yine Nurullah ATAÇ'in bu kez asagidaki YASAMAK adli yazisindan yola çikarak, sizin 'yasam-yasamak' üzerine tanim ve düsündüklerinizi kendi süzgecinizden yazmaya ve yine INTERAKTIF sayfamizda yayinlamaya ve de küresel olarak paylasmaya davet ediyoruz... Katilimlariniz için> aciksinif@lightmillennium.org

"O yeryüzü aziklarindan bize bir pay düsmemis olsa bile olümü gerçekten diliyor muyuz? Büsbütün kesilmiyor umutlarimiz, olümü gerçekten diledigimiz anlarda bile o güzellikler yüzünden diliyoruz, o dilegi de dünya hazlarindan biri diye tadiyoruz. Ey olüm, bize o güzellikler içinde, o güzellikler arasindan goründügün için sen de ne kadar güzelsin."


Geçen mektubumda, size Fazil Hüsnü Daglarca'nin bir siirini yazacagimi soylemistim. Ama neden yazayim? Adi Geçen Sey, acin sairin yeni kitabini, Aç Yazi'yi, orada bulursunuz... Gene de duramayacagim, alacagim onu mektubuma. Oldu bir yol, "sevgili okurum" dedim size, kisi sevdigi bir siiri sevdiklerine, sevdigine gostermesin, olur mu hic? Dinleyin siz de o siiri. Evet, dinleyin, yalniz gozlerinizle degil, yüksek sesle okuyun. Kimbilir ne güzel okursunuz. Herkesin okumasi kendine güzel gelir, en iyi siir okuyanlarinkinden daha güzel gelir. Anladigi gibi, duydugu gibi okur, kendi anlayisini, kendi duygularini katarak okur da onun icin. Yuksek sesle, severek, begenilsin diye okudugumuz bir siir biraz da bizim siirimiz olmaz mi?.. Gene gevezelige daldim, abuk sabuk soyleniyorum. Size: "Benim yazdiklarimi, soylediklerimi begenmezsiniz, bari guzel siirlerle sizi egleyeyim, bir gülümsersiniz," diyecektim, onu da unuttum. Ya siz benim güzel buldugum siirleri de begenmezseniz, onlar için de: "Orta halli seyler," deyiverirseniz, ne yaparim ben? Ne yapacagim? Boynumu bukerim... Siz dinleyin hele su siiri, biliyorsaniz dahi zarari yok, bir daha okuyun.

                                    GEÇEN SEY

                                    Kocaman yildizlar altinda ufacik dünyamiz,
                                    Ve minnacik bir hane:
                                    Kokar kir çiçekleri gün agarmadan,
                                    Hatirasiz, uykusuz,

                                    Kokar nane.
                                    Ta ezelden beri mest olmus herkes,
                                    Bir bakima her sey mestane.
                                    Hayal edilir nazli yar yonlerden,
                                    Ask ile kuslar süzülür,
                                    Degisir gokler sahane.

                                   
Farkinda degil gonül,
                                    Sanki hepten divane;
                                    Içimizden, disimizdan,
                                    Geçer vakit
                                    Zalim, zalimane.

Hep ihtiyarlik, olüm düsünceleriyle ugrastigim için midir nedir, pek sevdim bu siiri. Bu güzelim dünyayi birakmaya kiyabiliyor muyuz? Naili:

                                    Mestane nukus-i suver-i aleme baktik
                                    Her birini bir ozge temasa ile geçtik diyor.

Ama biz bir türlü geçmek istemiyoruz, doyamiyoruz güzellikleri gormeye. Onlardan, aralarinda:

                                   
Hezaran dilber-i mevzun, hezaran duhter-i hasna

dolastigi icin daha da çekici olan o güzelliklerden, o yeryüzü aziklarindan bize bir pay düsmemis olsa bile olümü gerçekten diliyor muyuz? Büsbütün kesilmiyor umutlarimiz, olümü gerçekten diledigimiz anlarda bile o güzellikler yüzünden diliyoruz, o dilegi de dünya hazlarindan biri diye tadiyoruz. Ey olüm, bize o güzellikler içinde, o güzellikler arasindan goründügün için sen de ne kadar güzelsin.

Vakit geçiyor, zalim, zalimane... Zavalli Fazil Hüsnü. Siz de yaslandiniz mi artik? Siz de mi yasamanin bir sonu olacagini, o aciyi etinizde duydunuz da ürperdiniz mi? Siz de mi doyamadan oleceginizi anladiniz, siz de mi Sultan Süleyman'la birlikte:

                                    Olsa kumlar sagisinca omrüme hadd u aded
                                   Gelmiye bu sise-i cerh icre bir saat gibi

diyorsunuz? Severim o beyti, onun bulundugu gazelden en cok birinci beyti:

                                    Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
                                  
Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi

beytini anarlar ya, ben asil onu degil, otekini severim. Yükselmekte, büyük yerlere erismekte gozüm olmadi hic, sihhat de oyle pek umurumda degildir, ben tek yasayayim da hastaliklarla kivranarak da olsa basim üstüne. Biliyorum, hiç süphem yok, son iniltim de gene yasamaya bir ovgü olacaktir. Ama vakit geçiyor, geçtigini bize sezdirerek geçiyor. Bundan korkunc düsünce mi vardir?.. Bir Fransiz sairi, Lamartine de kalkmis zamana, saatlere: "Nice biçareler size yalvariyor, akin akin onlar için, içlerini kemiren dertleri de gotürün onlarla birlikte, bahtiyarlari unutun" diyor. Hayir, ey zaman, kimse icin akma, akip gitme, bil ki yalniz bahtiyarlar vardir bu dünyada, biçare olduklarini, bedbaht olduklarini soyleyenlere inanma, onlar da yasamak denen bahtiyarligi tatmaktadir.

Ataturk'ün bir resmi vardir, gormüssünüzdür elbette, Ankara'dan son ayrilisinda çekilen resmi: vagon penceresine dayanmis, gozleri dalmis, bakiyor, "nukus-i suver-i aleme" bakiyor, yalniz hayranlikla degil, onlari hiç, hiç gormeyecegi günün yaklastigini sezdigi için yüregi sizlayarak bakiyor. Veda ediyor, yalniz Ankara'ya, kendi kurdugu, suphesiz cok sevdigi sehre degil, yasamaya veda ediyor, ici burkularak veda ediyor... Çok severim Atatürk'ün o resmini, ne zaman gorsem bagrim dolar. Dogrusunu isterseniz ben ona sadece bir büyük adamin resmi diye bakmam, hatta o resimdeki adamin Ataturk oldugunu, bir millet kurtaran, sonra da devrimler yoluna gotüren yüce insan oldugunu unuturum, herhangi bir kisi diye bakarim ona, o dalgin, üzüntülü bakislariyla insanoglunun degismez maceralarindan birini, yasamanin geçiciligini düsündükçe gonlümüzü kaplayiveren sifasiz aciyi anlatan herhangi bir kisinin resmi diye bakarim. Hangimiz çekmeyiz o derdi? Sizin de, tanidiklariniza, tanimadiklariniza: "Biliyor musunuz? Haberiniz var mi? Bir gün ben de olecekmisim, bu dünyayi gormez olacakmisim..." demek gelmez mi içinizden? Hepimizin, hepimizin ogrendigimiz en yilinç gerçek.

Unutalim, unutalim bunlari da yasamaya bakalim, yasamanin zevklerini, baska türlü acilarini, geçici olduklari icin, dermanlari bulunabilecegi için gene de birer zevk sayilabilecek oteki acilarini tatmaya bakalim. Ama imkan var mi var. Biz istedigimiz kadar unutmaya çalisalim, o düsünce bizi unutuyor mu? Bir kere eline geçirdikten sonra birakiyor mu? Sair o anlamda soylememis ya, ben o anlamda anayim:

                                    Bir eldir ufuklardan uzanmis,
                                  
Zulmet bizi cekmekte visale...

O bizi unutmuyor. Kir ciceklerinin, nanenin koktugunu, kuslarin ask ile süzülüp havalarin sahane degistigini, nazli yarin hiç ummadigimiz bir yonden gülümseyerek çikiverdigini gorüp gonlümüz sevinçle doldugu anlarda bile bizi kavriyor, zalim vaktin zalimane geçtigini hatirlatiyor. Yüzümüzü ellerimizle kapamanin, kaçmanin, kalabalik yerlere siginmanin da bir faydasi yok, ayrilmiyor bizden, affetmiyor bizi. Sevincimizi gideriyor demiyorum, tam tersine, artiriyor onu, kendi acisini da katarak bir saadet ediveriyor. Bu degil midir bizim saadet dedigimiz? "Ben bu zevkleri uzun zaman tadamayacagim, simdi tadiyorum, demek simdi saadet icindeyim." Olüm düsüncesi, içimizin bize boyuna: "Zaman akip gidiyor, son saat yaklasiyor," demesi olmasa biz saadet nedir, bilir miydik?..

Neler soyleyecektim, nelere geçtim... Fazil Hüsnü Daglarca'nin kitabini anlatacaktim, yasamaya bagliligimi, hepimizin bagliligimizi soylemeye basladim. Siz de baglisiniz elbette. Saçlariniz arasinda bir tek telin agarmis oldugunu gorünce, onu size baskalari da, kendiniz de pek yakistirsaniz bile üzülmüyor musunuz? irkilmiyor musunuz? O üzüntü, o irkilme hep yasama sevgisinden gelmiyor mu? Herhangi bir insanin sozü açilinca: "Tanimiyorum onu, aramizda bir olan belki bir tek düsünce, bir tek duygu yok," demeyin, aranizda bir olan iste bu düsünce var, ne yaparsaniz yapin, nefret edin, kin besleyin, tiksinin, aranizdaki bu kardesligi, bu birligi kaldiramazsiniz.

Yasamak... Gerçek olan tek zenginligimiz bizim, sevince, aciya, sevgiye de ancak onunla eriyoruz, onu yitirmedikce umuda, her türlü umutlara hakkimiz var demektir. Hiç olmazsa hayaller kurariz... Yasamak... Siz ki, insan olsun, esya olsun, bütün gordüklerinizi iyi kotü diye, güzel çirkin diye ayirmaya kalkiyorsunuz, gormüyor musunuz? anlamiyor musunuz? Yasamaktan baska bir sey yoktur dünyada, yasayan yasamis olan her insan, her sey iyidir, güzeldir.

Sasacaksiniz benim bu sozlerime: "Sen daha geçen mektubunda kendini asagi buldugunu soylüyordun, bugün yasamanin güzelliginden açmissin, o güzellikten belki kendine bir pay çikarmaya kalkiyorsun. Ne oldu sana? Yoksa içine ovünc verecek bir halle mi karsilastin?" diyeceksiniz. Hayir, bir sey olmadi, ben insana ovünç verecek hallerle karsilasabilecegimiz yasi gecirdim artik, ama bugün oyle esti icimden, belki sadece Fazil Hüsnü Daglarca'nin siiri sebep oldu, yasamayi ovmek istedim. Yarin gene kendime donerim, ifritlerimle bogusur, onlara yenilir: "Ey ulu olüm, gel de kurtar beni," derim. Aldirmayin siz, o da yalandir, bu da yalandir yahut ikisi de ancak bir olcüde dogrudur. Sevin yasamayi, benim sevgili okurum.



20 Mayis 1951

Dordüncü hafta: March 27, 2005
-- YASAMAK

Sizin katilimlarinizla...

-- INTERAKTIF &
Etkinlige katilima davet
-- ETKINLIK
Üçüncü Hafta: March 20, 2005
-- YALNIZLIK &
-- GENE YALNIZLIK
Ikinci Hafta: 14 Mart 2005

-- KARACAOGLAN
Ilk hafta: 7 Mart 2005
-- Projenin TANITIM'i
-- ONSOZ
-- Nurullah ATAÇ'in Ozgeçmisi
-- Okuruma Mektuplar'in GIRIS'i
-- IKI KITAP
http://lightmillennium.org
Mission of the Lightmillennium.Org
About the Lightmillennium.Org
Events of the Lightmillennium.Org
Supporters of the Light Millennium
The Light Millennium TV Programs
Archive of the Lightmillennium.Org
Participants of the Lightmillennium.Org
BoD, A.Board and Volunteer Rep. of the Lightmillennium.Org
Contact information of the Lightmillennium.Org
If you wish to receive The Light Millennium's media releases, announcements or about future events
or to be part of the Light Millennium,
please send us an e-mail to:
contact@lightmillennium.org
YES For The Global Peace Movement, YES To Loving & Caring Each Other, YES To Greatness in Humanity, YES To Saving Our Unique Mother Earth,
YES To Great Dreams For Better Tomorrows, YES To Emerging Positive Global Energy, YES To National and Global Transparency, and
YES To Lighting Our Souls & Minds.

This e-magazine is under the umbrella of
The Light Millennium, which is
A Charitable, Under 501 (c) (3) Status, Not-For-Profit
organization based in New York.
Established in January 2000, and founded by Bircan Unver
on July 17, 2001
A Public Interest Multi-Media Global Platform.

"YOU ARE THE SOUL OF THIS GLOBAL PLATFORM."
aduman_logo_small.jpg
©The Light Millennium e-magazine
created and designed by Bircan ÜNVER since August 1999.
#13th Issue, New Year-2004.
Publishing Date: December 2003, New York
URL: http://lightmillennium.org
This site is copyright © 1999-2000-2001-2002-2003-2004-2005 and trademarks ™ of their respective owners & The Light Millennium.org.
The contents of this site may not be reproduce in whole or part without the expressed or written permission of creators.
All material contained here in is protected under all applicable international copyright laws. All rights reserved.

Thank you very much to all for being part of The Light Millennium.