Kitap:
Bir Türk Casusunun Mektuplari
Sebnem Senyener
Sebnem
SENYENER: Gazetecilik
de Casusluk Gibi!
Sebnem Senyener'in, ilk romani "Bir
Türk Casusunun Mektuplari" adli kitabi geçtigimiz
yil, Istanbul'da Iletisim Yayinlari tarafindan yayinlandi.
17 yillik gazeteci olan ve ozellikle yurtdisinda gorev
yapmis bulunan yazar, bu donemde ikinci romanini tamamlamak
oldugu bu donemde, biz ilk kitabini bu sayimizda tanitmak
istedik. Senyener'in asagida daha once basili yayinda
yer almis bir roportajini, yazarin izniyle asagida yayinliyoruz.
Sebnem
Senyener ve "Bir Türk Casusunun Mektuplari"
kitabinin kapagi
-
Arap Mahmut’un mektuplarinin pesine nasil dustunuz?
- Bir arkadasim bu mektuplarin yer aldigi kitaptan bahsetmisti.
O donemde Istanbul”a, cesitli gazetelere New York”tan
mektuplar yaziyordum. O acidan paralellik kurdum. Bes
yil onceydi, kutuphaneye gidip kitabi buldum. 1978’de
bir Amerikali akademisyenin yaptigi derleme, icinde mektuplar
da var. zaten kitabin 1691 tarihli sekiz ciltlik ilk baskisi bir tek Londra'da vardi. Oraya ancak
bu senenin basinda gidebildim. Arap Mahmut’un bir
resmini gordum, heyecanlandim. Ilk baski Shakespeare Ingilizcesi’yle
yazilmis; icinde 600 mektup var.
"Defoe da casustu"
-
Su cumleyle baslayalim: “ Okumus zumresi ates sayilir,
el ile tutsan yakar, sondursen tutsan leke birakir, masa
ile tutmak da olmaz, bunlar cumleyi muhakeme ederler ama
onlari yalniz Allah muhakeme eder.” Icinde bulundugunuz
zumreye bir kizginlik mi bu?
- Olabilir, benim kurgum Arap Mahmut’un bir roman kahramani
olmadigi, hakiki bir casus oldugu hayal edilerek basliyor.
Ama romanda bir akademisyen, bu mektuplari Daniel Defoe’nun
yazdigini iddia ederek Arap Mahmut’ü bir roman
kahramanina mahkum ediyor. O yuzden Arap Mahmut ona kirgin,
ifade onun ifadesi bir olcude. Ama dediginiz gibi de okunabilir.
-
O akademisyende “kendini edebiyata kurban etme”
fikri de var…
- Akademisyen Armand bir suc isleyecek,
ona hazirliyor kendini. Kendi kendini ikna etmesi lazim
suc islemeye. Orada, her suc isleyenin bir ozuru vardir,
deniyor. Armand’da kendisini, bu sekilde edebiyati
kurtaracagina ikna ediyor. Bu mektuplari boyle abuk sabuk
bir Osmanli casusuna aitmis gibi gosteremez sonucta; onun
icin Daniel Dafoe yazdi, diyor. Edebiyat icin suc isliyor.
Bu arada Dafoe da bir casustu.
-
Zaten romanda, gazetecilikle casuslugun benzestigini vurgulayan
pek cok cumle var. Ulkemizde de casus gazeteciler oldugu
ortaya cikti birkac ay once…
- Gecenlerde elime Cetin Altan’in
“Buyuk Gozalti “ si gecti. Ilk okudugumda
11 yasindaydim, cok hosuma gitmisti. Orada rontgencilik,
gozlemek islenmistir. Gazetecilikte beni cok rahatsiz
etmistir bu. Bir yandan hep merak ederim, soru sormayi
severim. Bir yandan da acaba dogru mu yapiyorum diye kendi
kendimi hep sorgularim. Insanlar bazen yaklasma demelerine
ragmen yine merakla kose bucaklara gidip baktigim, izledigim
icin. Casuslukla paralellik kurmamin sebebi bu. Belli
olculerde ayni is. Gazeteci mudahale etmeyen gozlemci
gibi dursa da yazdigi zaman mudahale etmis oluyor. Casus
gazeteciler olmustur, gazeteci casuslar da olmustur.
-
Manipule etmek anlaminda mi?
- Romanimda manipule eden bir casus var
ama gazeteciligim sirasinda hakiki casuslara rastladim
ve bunlarin bazilari bir gazeteci gibi yaptigi ise inaniyordu.
Biz de gazeteciyken, yaptigimiz isi inanarak yapiyoruz.
Mesela bunlardan biri KGB ajani cikti. Guardian gazetesinde
edebiyat editoruydu ama Trockistti, solcuydu. Ajanlik
yapmadigina da inaniyordu kendisi. Ona “kulturel
ajan” dediler. Londra’dan Kibris’a gidis
biletini KGB odemis, orada birtakim KGB’li ajanlarla
gorusmus. Sonra Rusya’dan goc eden KGB’li
yetkililerin aciklamalariyla ortaya cikti.. Onun ifadesine
gore Gorbacov’un durumunu merak ediyor ve bunu ogrenmek
icin onlarla temas kuruyordu. Aslinda gazeteci olarak
bunu hepimiz yapabiliriz.
"Bilgi
ajani"
-
New York muhabiriyken kendinizi casus gibi mi hissettiniz?
- Evet. Daha vizemi alir almaz gordum;
“ information agent” yaziyor. Demek ki ben
bilgi casusuyum. Zaten dismuhabir oldugunda bu acikca
soyleniyor. Cunku diger ulkelerin dis muhabirleri de var.
o zaman ister istemez bir diplomattan cok az farkin kaliyor;
okurunun cikarini takip etmekle gorevli oluyorsun. Okurunun
cikari da aslinda ulkenin milli cikarlariyla ozdeslesiyor.
Amerikan gazeteciliginde objektiflik diye bir kavram vardir,
onlar biraz da yuksek rahipler gbi herseyin tepesine oturup
tum dunyaya tarafsiz baktiklarini iddia ederler ama bu
mumkun degil. Istedigi kadar objektif olsun, herkes ben
gozunden bakiyor.
-
Gazetecilik yaptiginiz donemde bir casusluk faaliyetine
girdiniz mi?
- Klerides- Denktas gorusmeleri sirasinda
bir gun Klerides beni yanina cagirdi ve bu mesaji Denktas’a
goturebilir misin, dedi. Birdenbire sok oldum. Bu benim
gazetecilik gorevim mi, ben bunu gazeteme yazamayacagim,
iki adamin arasinda mesaj tasimak benim isim mi?.. Hemen
genel yayin mudurune telefon ettim ne yapayim diye. Git
Denktas’a soyle, dedi. Cumhuriyet’teydim.
Gittim soyledim ama bayagi sorguladim kendimi.

- - - - -
ARAP
MAHMUT KIMDIR?
Arap Mahmut cok
etkili bir roman kahramani. Saray’a yazdigi mektuplar
once Paris’te 1684’te, yedi sene sonra 1691’de
Ingiltere’de yayimlaninca buyuk ilgi gordu. Avrupa’da
Aydinlanma’nin arifesindeydi. Bireysel hurriyeti
kisitlayan yargi sistemi elestirilmeliydi. Bunun icin
bir “baskasina,” disardan bir goze ihtiyac
vardi. Arap Mahmut yabanci oldugundan hosgoruyle karsilanacak,
gozlemlerini aksettirirken kan dokulmeyecekti. Paris hayrani
Italyan gazeteci Giovanni Marana careyi “ 1637’den
1682’ye dek Avrupa’da yasanan butun olagan
ustu olaylarin yani sira Hiristiyan kurumlarin gizli kalmis
entrikalarini ve sirlarini, ozellikle de Fransa’da
ki hadiseleri, tam 45 sene Paris’te ve kimsenin
dikkatini cekmeden ve kesfedilmeden yasayan bir Turk casusunun
yazdigi Mektuplar”da buldu. Mektuplar ve ve Arap
Mahmut gazeteci Marana’nin hayalinden boyle dogdu…
Marana, kitabin basinda Arap Mahmut’un resmini Kardinal
Mazarini’nin odasinda nasil kesfettigini ovunerek
acikladi…
Yedi
sene sonra, Mektuplar’in Ingiltere’de yayinlanmasinin
akabinde ilk siyasi elestiri dergileri Tatler ve Spectator
piyasaya cikti. Montesquieu aldigi ilhamla Iran Mektuplari’ni
yazdi ardindan bir dizi casus kitabi yayinlandi.1698’de
Londra Casusu, 1700’de Fransiz Casusu, 1738’de
Alman Casusu…
“Turk
Casusunun Mektuplari” bir Dogulu’yu popular
hale getirerek oryantalizmin ilk isaretini de veriyordu.
Sebnem Senyener, Mektup’i buldugunu iddia ederek
yayinlayan gazeteci Marana’nin hakli olabilecegini,
Mektuplarin gercekten bir Turk casusu tarafindan yazildigini
dusundu, bu roman ortaya cikti..
|