![]() |
![]() |
![]() |
| TÜRKÇE ANA SAYFA | LM-ANA SAYFA | SANAT | ILETISIM |
| TÜRKÇE_IÇINDEKILER | ARSIV | YAZARLAR | YORUMLAR |
| INGILIZCE_IÇINDEKILER | LM-TV | TELEVIZYON | KADRO |
|
KARANLIKTA HIÇBIR
SEY KALMASIN!
|
|
Kaybederken
Kazanmak Elvan
ARPACIK
Kaybetmenin; sizin
gibi beceremiyorum, olmuyorum, olamiyorum, disinda kaliyorum, dahil
edilemiyorum öyleyse "sizden degilim" diyen bir tarafi
var aslinda. Bir durumdan
bir baska duruma simsek hiziyla geçemiyorum. Bunu ancak düsünceler
yapar. Yalnizca düsünceler uçusabilir. Öyleyse; "uçurun düsünceler altin kanatlar üzerinde..." Yasamin içinde kaybetmek
de vardir kazanmak da. Kaybetme-kazanma tahtirevallisini dengede tutmak
gibi bir zorunlulugu yoktur yasamin. Yasam adalet savunucusu ya da adalet
dagiticisi degildir. Yasam pek çok öneriyle gelebilir. Içlerinden
bazilari seçilir, seçimin sonuçlari kosullara baglidir
biraz da... Hazirligin firsatla bulusmasindan sansin dogmasi gibi... Kisinin kafasina takilan sudur.
Tabi herkesin takilacak diye bir kayit yok. Hep kaybedenler safinda
mi yasamak zorundayim. Ya da soruyu daha açik olarak soralim.
Neden kaybediyorum. Ama neden hep ben? Kestirmeden yanitlari dizersiniz.
Sanssizlik, yok kaybetmeyi sevmek, hayir kazananlarin karsi safinda
yer almak. falan filan ... Yanitlar çogaltilabilir. Peki çok mu kötüdür kaybetmek. Illevelakin ( nasil yazilir bu laf evde sözlük yok ki. Ama sen de yazma .Hayir yazacagim bu melun sözcügü) Basarili olamamak Neyse o basarili olmak. Kaybetmek sanildigi kadar ürkütücü degil, tersine kendine özgü tuhaf bir çekimi var. Kisi kaybederken
"ben sizden degilim" duygusunu çok kuvvetli yasar.
Kazananlarin aslinda kaybetmemek için her seyi, kaybettiklerini
akil almaz biçimde siradanlastiklarini görür. Siradanligin
boguntusu içinde habire daha çok seyi basarmak için
çabaladiklarini, kendi tatmin edilemez basari duygulari yüzünden
etrafta kansiz bir terör yarattiklarinin farkina bile varmazlar.
Sartlanmislardir. Iyi yasayacaklardir. Neyse o
iyi yasamak. Anladigim kadariyla her zaman dört ayak üzerine
düsebilmek."Oh suyundan da koy" dedirtebilmek. Tatilse
tatil. Asksa ask, Isse is. Iyi yasamak için öncelikler sirasi: Es bulacaksin Yani asik olama yetenegin olacak.( zengin olursa iyi olur. ) Es bulunsun ki, yasam tek basina geçmesin. Acilar paylasalarak hafifletilsin keyifler katmerlendirilsin. Is bulunacak. Para kazanilsin. Hos normal ücretle hiçbir bok kazanilmaz. ( o yüzden dedik ya es zengin olursa iyi olur diye) Aileden varsa bir dayanak ortalikta bir seyler yapar görünerek idare edersin durumu. Çocuk yapacaksin. Yapacaksin ki, yalnizligin kalesi ebediyyen düssün. Garanti bir yasam bagi olsun. Sorunlar dogdugunda dayanma gücün takviyeli olsun. Bir de tanima sigmaz biçimde her seyi yoluna sokmada seytan tüylü olanlar vardir ki , bunlar haci yatmaz gibidir. Yasamda hiçbir firtina bunlari etkilemez. Bence psikologlarin asil incelemesi gereken tipoloji bunlardir. Toplumun kendilerinden bekledigi her türlü uyum ve beceriyi fazlasiyla gösterirler. Iyi es, iyi anne, iyi halkla iliskilerci veya ögretmen, iyi yemek pisirici, iyi asik edici, iyi asik olabilici. ( böyle bir laf var mi ya türkçede her neyse hizimizi kesmeyelim) Bir evlilik yürümediyse digerini, digeri olmassa, öteki veya siradaki es gelsin... Is kaybedilirse daha bile iyisi zulalanmis insan iliskileriyle bulunur. ( Ben de öyle buluyorum) Dogustan hareketli bir çevren yoksa, hemen edin! Paran kadar, pardon çevren kadar konus... Vatan varsa ben de varim yani çevrem varsa ben de varim. Bu ugurda disari çikinca bes-on kisiyi görmek için ( çogu zaman sinema bahane edilir) trafikte zaman harcamayi, cepten yemeyi göze al. Enerjileri yüksektir. Özgüvenleri asiri pompalanmistir. Özgüvenleri "var mi bana yan bakan diye etrafa yüksekten bakar." Aslinda tuhaf derecede de aingandirlar. Kendileri, kosullarinin yardimcilariyla basarili olmuslardir ya, basarisizlarin sivri dillilikleri onlari pek gocundurur. Onlar da mücadele etmis ama kafaya koyduklari için hayati yoluna koymuslardir. Biz kafaya koyamamisiz. Dolayisiyla da hayatimiz da yola
girmemistir hiçbir zaman. Hep umutludurlar HEP HEP HEP HEP.....
Bu hep umudun arkasinda aslinda hep bana, hep bana vardir... Hiçbir seyi yolunda gitmeyenin
görünüste bir farkliligi yoktur. Ayni toplumun insani,
ayni egitim siteminin üretimi, benzer kosullarin çevreledigi
kisilerdir. Ama bu görünüstür. Içerik degil!
Içerige göz atildiginda, tabii atilabilirse, bambaska bir
algilama sistemi, bambaska bir bakis açisiyla yüz yüze
gelinecektir. Iyi yasam ya da mutlu yasam standartlari disinda kalanlarin
yasamlari neden tersliklerle doludur. Buna sistemin disina çikip,
beyin dokularinin farkliligi açisindan bakalim. Kabul edilir standartlarda yasam sürmenin, yasama karsi sorumluluklari yerine getirmenin bir baska kurali: çocuk dünyaya getirmek. Kendinden bir parça armagan birakmak dünyaya. Dünyanin bu kadar çok armagana gereksinimi var mi? Kedilere kuslara böceklere ve diger canlilara kalsa bu mavi gezegen daha yasanilasi bir yer olur. Is bulmak, is bitirici olmak. Bu basli basina organizasyon. Bir ruh organizasyonu.aslinda. Eger dogru dürüst meslek sahibi degilsen, çevren olacak madde bir. Madde iki uyumlu olacaksin. Madde üç kendindeki biri bes göstereceksin. Madde dört hirsli ve cevval olacaksin. Çevre edinmek için biraz paraya kiyacaksin. Çevren genisledikçe sevgili bulma, is bulma sansin , arada sirada belani bulma riskin artacak. Bunlardan birini bulunca özgüvenin artacak, boyun kisaysa minyon, kilo fazlan varsa etine dolgun, çabuk yoruluyorsan hassas biri olarak görmeye baslarsin artik kendini. Gerisi çorap sökügü gibi gelir. 45 yasinda yas dönümü bunalimindaki adami karisindan bosatan 20'lik çitir gibi sisine sisine dolanirsin ortalikta. Bir elin permali saçlarinda, bir elin bacak bacak üstüne atmis pozisyonda dizlerine yaydigin magazinin sayfalariüzerinde... Saçi dökülmeye yüz tutmus bir adamin esi kaybederken ya da kaybettirilirken kazanmissindir. Bana kalirsa alt tarafi kendinden
25 yas büyük orta yas uçurumuna yuvarlanmamak için
debelenen bir zavalliyi kazanmisindir. Ama kazanç kazançtir
iste. Kaybeden de kazanmaya oynar bazen.
Ama bir seyler siradan insanin yasaminda gittigi gibi gitmiyordur iste.
Belki de kendisi isleri yoluna koymak istemiyordur. Her seyi yoluna
koyulmus bir yasamin hazimsizligindan korkuyordur. Kaybeden nasil flört eder
mesela hiç düsündünüz mü? Söyle flört eder. Birini bulur. Biri karsisina çikmistir demiyorum . Birini bulmustur. ( internetten degil) Ben ask mesk istemiyorum. Masum bir flört olsun der ve oyunu kurar. Flört baslar. Karsi tarafin sosyal angajmanlari vardir. Evlidir mevlidir falan. Hay allah bir empati kurarsin karsindakinin etiyle. Kendini aldatilan es yerine koyarsin. Vicdan polisi dikilir karsina. Gönlün Taksim meydaninda izinsiz gösteri yapiyordur da, vicdan polisi de üzerine tazyikli su sikiyordur. Gönlün en dogal hakkimi kullaniyorum diye itiraz eder, vicdan polisi "yasalari çigniyorsun" der. Sen de çignenecek yasalar yapmayin öyleyse bak o da benle flört ediyor der. Neyse senaryo araya üçüncü kisinin girmesiyle yön degistirir. Üçüncü flörtün de empati yetenegi var midir bilinmez. Üçüncüsü belki evliligin varligindan habersiz oldugundan empatisiz, gönlünce flört ediyordur . Bu oyunda kimse kaybetmez. Flört eden, edilen ve de sonradan oyuna dahil edilen.. Yasami renklendirecek yeni denizlere yol alma zamanidir artik. Tabi yeni bir deniz bulmak lazim. Her gün ayni sekilde yasamaya mahkum olanlarin ( hesapli dar vakitli, az parali, hatta çogu zaman parasiz) deniz bulmasi zor. Icat etmek lazim Bu icat da acaip cesaret ister. Yasamini kökünden degistirmen gerekebilir. Sizlanirsin ya herkesinki gibi
siradan bir yasam olsun diye ...Ama mutluluk için senin daha
çok tepinmen lazim. Yorulursun ipin ucunu yakalayip yakalayip
kaçirmaktan. Su ipin ucu bir gelse... Kendinden vazgeçer
etrafindakileri düsünüp üzülürsün.
Ögüt vermenin bir maliyeti olmadigindan her kafadan bir ses
çikar. Ya ben sizin gibi olamiyorum iste diye bar bar bagirirsin.
Kabul ediliyor görünse de gizli merak devam eder. Geleneksel
bir çevrede yasiyorsan evli olup olmadigin, çagdas bir
çevrede yasiyorsan hayatinda biri olup olmadigi çok mühim
bir meseledir. Bütün müsibetler hep biri olup olmamasiyla
iliskilendirilir. Yani duygular dünyasinda basarili misin? Bir sarhosluktur baslar. Ilk bardak buruktur, ikincisi basini dumanlandirir üçüncüsünde masadan kalkmanin mümkünü yoktur. Yapilacak isler listesinin basina
bir sevgili ya da bir flört bulunacak diye yazarsin. Bir yakinlik
kurulacak. Magazaya gidip, rengi uysa bedeni, bedeni ve rengi uysa kumasi
kalitesiz giysiler arasinda seçim yapmaya çalisan indirimli
dönem müsterisi gibi hissedersin kendini . Baska magaza da
yoksa etrafta... Ve... Insan kendinden kurtulamaz
mi, baska bir insan olamaz mi? Olamaz... Olabiliyor olsaydi bu durumda
olmazdi zaten. Bu aptal kaybedislerin hepsi degil belki ama yüzde
ellisi olmazdi yasaminin genelinde. Ama bir sey var. Bu kaybedisler
öyle tuhafki: Ernest Hemingway'in bir sözünü hatirlatiyor.
"Insanoglu yenilmek için yaratilmamamistir, insanlar yikima
ugratilabilirler ama yenilmezler." Belki yapmak istedigini hakkiyla
yapmak istediginden kaybediyordur kaybeden ve elindekiyle yetinen, kolay
tarafindan alan, ruhsal yapisinda imalat hatasi olmayan veya sonradan
özürlü hale gelmeyenler zorlanmiyorlar basariölçütlerine
uymakta. Kaybetmenin kendine özgü
bir çekiciligi var demistik yazinin bir yerlerinde. Çekici
olan; tasidigi gizemi hiçbir zaman açiga vurmaz. Bazi
seyleri güzel kilan her eleman tek tek açiklansa da sahip
oldugu gizin nereden geldigi açiklanamaz. Kaybetmenin; sizin
gibi beceremiyorum, olmuyorum, olamiyorum, disinda kaliyorum, dahil
edilemiyorum öyleyse "sizden degilim" diyen bir tarafi
var aslinda. Bir durumdan bir baska duruma
simsek hiziyla geçemiyorum. Bunu ancak düsünceler yapar.
Yalnizca düsünceler uçusabilir. Öyleyse; "uçurun
düsünceler altin kanatlar üzerinde..."( Verdi'nin
bir aryasindan alinti.) |
|
|
||||||||||||||||
|
||||||||||||||||
|