|
Istanbul-New
York Guncesi
VII-
Son
Ucak
Yolculugu ve Kavusma
Bircan
UNVER
Ugur
Akinci'ya...
Kucuk oglum John Unver Culkin'a (4 yas 9 ay), buyuk
oglum Baris Unver'e (20 yas), Isik Binyili/Light Millennium
projeme ve New York'a uc aydan uzun bir aradan sonra
nihayet yeniden kavustum. Istem ici ve donus icin planlanan
sure uc aydan biraz kisaydi ancak istem disi olan onbir
gun fazla kalmak zorunda kalmam, sanki uc aydan cok
daha uzundu. Cunku o ISTEM DISI zaman, psikolojik boyutta
maksimum kalma suremi bir kac kez katladi adeta. 11
Eylul gunu bircok arkadasima telefonla, "allahismarladik"
demistim. Bir cogu ertesi gunu telefonla aradi. Gidebilmismiydim
ya da NY'taki ailem nasildi?
O
uzatmali gunler, Washington'dan sevgili Ugur Akinci'nin
Istanbul gunce-izlenimlerini yazarsan, hos bir yazi-dizisi
olabilir onerisi ile anlam kazandi.
Artik
Istanbul'da ISTEM DISI kalmam cok guzel bir icerik ve
islev kazanmisti. Daha oncesi cok disiplinli olmasa
da zaman zaman notlar aliyordum ya da bazi izlenimlerim,
o esnada yazdigim bir e-mail mesajina tranfer oluyordu
ya da bir sonraki gun tozlanip-unutuyordum. Ancak Ugur
Bey'in onerisi, birden bire beni oradaki son gunlerde
yazmaktan baska birsey dusunmemeye yoneltti. John Unver'i
cok ozlememin ve Amerika'da yasanan saldiri ve trajedinin
urkuntusune karsin; "Istanbul"daki uzatmali
gunleri yalnizca bu nedenle cok sevdim ve diledim ki,
keske oyle bir tesvik edici enerjiyi uc ay onceden alabilmis
olsaydim!
Yaziya
yonelisin disindaki gunlerin gerilim ve bekleyisi sonundaki
yolculukta; gerek havaalaninda ve gerekse ucus suresince
hersey cok sakin gecti. Hem Istanbul'dan kalkis, hem
New York'a varis, hem gumruk kontrolleri, hem de bavullarin
alimi surpriz bir derecede, hic bekleme-gecikmeye ugramadan
cok seri oldu. Sadece Ataturk havalimanindaki kontroller
ve bavul sinirlamalarinda daha titiz davraniliyordu.
Ben de evde en sonunda bir el cantasi kitabi guclukle
birakmama ragmen, fazla bagaj odemeden kurtulamadim
ama onu da goze almistim zaten.
Kimi
insanlar ucaktan korkar, kimileri on saate taammul edemezler...
Kimileri icin iki saat bile dayanilmazdir. Oysa ucak
yolculugu, 20nci yuzyilin insanlara sundugu en buyuk
nimetlerden biri ve bu nimeti cok seviyorum. Her yolculukta
tek derdim, cam kenarinda oturmak. Bugune degin, belki
bir kez haric hep cam kenarinda yolculuk ettim. Eger
cam kenarinda oturmuyorsam, o zaman ucak yolculugu cok
uzun ve cekilmez geliyor. O kadar uzun sure kapali bir
ortamin icinde oldugumu dusunmekten yuregim daraliyor,
tansiyonum dusuyor. Cunku ucakta hem film izlemeyi sevmiyorum
hem de gerek hosteslerin genel rutinine gerekse genel
yolcu kalabaligina takiliyorum. Oysa, kendim icin dusunsel
olarak en yogun zamanlardir, ucak yolculuklari... Hani
herseye baska bir acidan ve farkli bakabilmem icin bir
nimettir.
Tum
yolculuk esnasinda, adeta herkesin diline gelmesinden
korktugu New York ve Washington saldirilari ve herkese farkli boyutta kabuslar
yasatan misilleme ve intikam senaryolarina ragmen; yine
yeryuzunun belli bir yuksekliginden yeryuzune bakinca,
tum olan ve olacaklarin kendi sorunlarini cozemeyen
insanlarin ilk cagdan bugune bitmeyen kavgalarindan
ibaret birsey cikmiyor ortaya! Buradaki "yeryuzunun
yuksekligi" tanimi o kadar da abartili degil cunku,
ne de olsa o on saat icinde, bir gunde uc kitanin ve
sekiz saatlik bir zaman diliminde de devasa Atlantik
Okyanusunun uzerinden gectik. Bu kez ustelik ucak ICELAND'in
uzerinden, en kuzeydeki Eskimolarin yasadiklari uzeri
karla kapli sert yamaclarin ve buzul sehirlerin uzerinden
izledi Istanbul-New York rotasini.
O
bulutlarin uzerinde, uzaya daha yakin olan o parlak
mavi ile beyazin arasindaki boslukta; bugune kadar olanlar
kadar bundan sonraki olacaklarin dahi; ne yeryuzunun
ne de evrenin gelecegini busbutun degistirebilecek gucte
olamayacagini sezdim.
Sonuc
olarak "insan", aczinin ofkesini yasiyordu...
Aczinin icinde debelenip duruyordu. Boyle dusunmekle
sanki biraz sakinlesmistim. Tum sorun, yercekimine bu
kadar bagimli olusumuzdan ve kendi sorunlarimizi cozemeyisimizden
mi kaynaklaniyordu? Hani simdi Afganistan'da, saldiri
tehdidinden kacmaya calisan halk gibi, yeryuzundeki
tum anlasmazlik, kavga ve cozulmemekte israr edilen
sorunlardan; bu sorunlardan rahatsiz olan tum ulke insanlari
baska bir gezegene gidebilme olanagi bulsa, birden bire
kimin ne icin kavga ettigi ve yeryuzunun paylasilmazligi
da anlamsizlasmaz mi? O zaman savas ve saldiri oyunlarini
sevenler icin ayri platform olusturulur ve onlar da
tum oyunlarini orada kendilerine sahnelerler de, insanlik
ve yeryuzu rahat bir nefes alir.
Bugunku
kosullarda, yeryuzunde bizlerin ISTEM DISI gelisen ve
ozellikle de "insanin insana ettigi" anlaminda;
son toplamda insanliga ve yeryuzune zararlar vermekte
olan uygulamalar karsisinda, ne yazik ki henuz gidebilecegimiz,
kacmayi dusleyebilecegimiz baska bir yeryuzu ya da gezegen
yok!
Bir
ucak icinde on saat kalabilmek ve 10bin metre yukseklikte
gokyuzunun boslugunda hareket ediyor, yol aliyor olmak, baska gezegenlerde yasamin
da er gec olabileceginin/gerceklesebileceginin somut
isaretleri. Keske, birbirimizi kirip dokmek ve kim daha
cok tahribat yapma gucune sahip anlayisinin hakimiyeti
yerine; tum olanaklari baska gezegenlere; yeryuzuyle
kopru kurulmasina yatirilabilsek...
Umut
verici olan, buna donuk cok ciliz boyutta da olsa arastirmalarin
yapilmakta ve solar sistemimizde olan gezegenleri incelemeye
donuk cabalarin gundemde olmasi. Bunlardan Pluto gezegenine
gonderilmesi planlanan bir roketin iptali nedeniyle,
Carl Sagan'in kurdugu Planetary Society; Amerikan Senatosu'na
iletilmek uzere karsi bir kampanya baslatmisti. Bu kampanya
bugun basarili olamazsa bile en gec bir bes yil sonra
basarili olacaktir. Bu nedenle temel sorun, insanlarin
hasis ve saldirgan ozelliklerinin hep spot altinda olmasi
ve sanki tum gecerli ve prim yapan degerlerin sadece
onlardan ibaret gibi gosterilmesinde olmasin!
Dun
(Sali gunu) ilk kez e-maillerime baktim. Ozellikle Isik
Binyili/The Light Millennium e-dergi projesi ile ilgili
bazi dosyalari kendi bilgisayarima yukledim.
Ancak
John Unver'in KIDSPACE.COM ve CARTOONNETWORK.COM sitelerine
girmesi ve bir turlu cikmamasi sonucu, bilgisayarda
yapacaklarim otamatikman ertelenmek durumunda kaldi.
Esasinda onunla bir arada calismak cok zor cunku onun
talebi benden cok daha baskin. KIDSPACE'in ana sayfasinda
ki, EDUCATION'a uye oldu. Kendisine "screen name"
olarak da, PLUTO'yu secti.
Sali
sabahindan beri, ne zaman bilgisayari acsam, kucagima
gelip yerlesiyor ve adi gecen sitelere, "log on"
yapmak istiyor. Simdi geceyarisi 4.18 ve John Unver
uyuyor. Ehh,
boylece ben de baslamis oldugum yaziya devam edebiliyorum.
Saniyorum bir tek John Unver'in beni bilgisayarda calismaktan
ya da yazmaktan alikoymasina tolerans gosterebiliyorum
ama yine de dusunduklerimi uygulamayi erteleyince de,
sanki beynim islevsizlesiyor!
JFK'nin
Delta binasindaki "Gelis" bolumunden disari
ciktigimda, John Joseph bekliyordu. Ilk defa onu sakallarini
uzatmis halde gordum. John Unver'i sordum. Bavullarim
nedeniyle onunla ilgilenemeyecegi ve arabada yer kalmayacagi
dusuncesiyle, evde birakmisti. Baris da, havaalanina
beni karsilamaya gelmek istemis ancak ayni nedenle onun
da eve gelmesini onermisti.
Baris
zaman zaman John Joseph ile anlasmazligi nedeniyle,
"roommate" cikacagim, diyordu. Benim burada
olmamam da, bu sureci hizlandirmis ve o da iki arkadasiyla
kiraladigi bir evde, Yaz ortasindan itibaren oturmaya
baslamisti.
New
York'tan tasinmayi dusunuyor musun? dedim arabada John
Joseph'e. "Hayir." dedi. Dun ise subway'i
kullanmamami, ozellikle de John Unver ile Manhattan'a
gitmemizin cok tehlikeli olabilecegini uyariyordu. Olayin
ciddiyetinin iki gun once farkinda degildim, diye acikliyordu.
Arabada Pazar gunu havaalanindan eve gelis yolunda,
daha da ileri gitmisti. Kadinlarini; cinsellik sucundan
dolayi beline kadar gomup taslayarak oldurten ve kadinlarina
dogal yasama hakki tanimayan bir ulke, yerle bir edilmeli
ve bu ulke de Amerika'daki yasama standartlarina getirilmeliydi.
Belli ki farkli dusunuyorduk. O ulkenin insanlari yerle
bir edilirse, Amerikan standartlarina getirilecek kimseleri
de birakmayacaklardi! Ayrica, insanligi belli bir yasama
ve ekonomik standarta getirmek kacinilmazdi ancak bunun
yontemi onlari yerle-bir etmekten mi gecmeliydi!
Eve
gelince, valizleri arabada birakip hemen bizim evin
bitisiginde oturan kayinvalidenin evine kostum. Kayinvalide
ve kayinbiraderim Mike ile kucaklastiktan sonra, John
Unver'i sordum. Arka bahcede oynuyor, dediler. Hemen
arka bahceye gectim. Arkabahcenin tahtadan citleri uzerine
tirmanmis, diger tarafta bulunan cocuklarla konusuyordu,
John Unver. Beni gorunce,heyecanla, "annem burada,
annem geldi," dedi.
Asagiya
dogru inerken dusecek endisesi ile kosarak onu bulundugu
yukseklikten kucaklayarak asagiya indirdim. Her bes
on dakikada bir, "Anne seni cok ozledim. Cok uzun
gittin," diyordu. Onun yaninda bulunmadigim gunlerin
tanimi, binlerden milyon gunlere cikmisti. O minicik
eliyle elimi kavradi. Ben de Forest Park'a yuruyelim
mi? dedim. Evde kalip hic kimseyle baska hic birsey
konusmak istemedim. Gerci havada, bir sicak karsilama
ve onlari o kadar uzak biraktigima olan tepkilerde bir
yumusama vardi. Sadece John Unver'le birlikte olmak
istedim. "Tamam", dedi. Sonra el ele Forest
Park'a yuruduk.
Zaman
zaman kucagima geldi. Zaman zaman kostuk. Ozlemin, kucaklasmanin
ve bulusmanin hepsinin tadi ve guzelligi bir aradaydi.
Inanilmaz
guzellikteki bir olgunluk ve sevgiyle, "anne, seni
cok ozledim" cumlelerini durup durup tekrarladi.
Ben de onu cok ozlemistim. O benim buradaki ISIGIM ve
MUTLULUGUMDU. Park donusu, cogu kez oldugu gibi yine
onu omuzlarimda tasiyarak eve donduk.
Park
donusu, kendisinin son donemlerde cok izledigi SAMURAI
JAK adli cizgi filmi, ille de benimle birlikte izlemek
istedi. Onunla TV karsisindaki sallanan koltukta beraber
otururken, yine o minik eli ve koluyla ensemi arkadan
kavrayarak, benim de ayni ilgi ile cizgi filmi izlememi
istiyordu ama benim gozlerim kapaniyordu...
Aksamin
ilerleyen saatlerinde, cok uzun gittim diye bana kizdin
mi? diye sordum. "Hayir", dedi. "Sadece
burada olmani diledim."
Yaz'inin
nasil gectigini sordugumda da, "Seni ozlemenin
disinda, kotu degildi," dediginde, dortbucuk yasini
biraz askin oglumun hem davranis hem de duygusal olgunlugu
hem de onun guzelligi ve sevimliligi karsisinda, bir
kez daha buyulendim.
©
B.Unver, The Light Millennium, New York, 26-27 Eylul
2001
|