|
Devlet
Üniversitelerindeki Erozyon Hakkinda
Prof. Dr.A.Hamit SERBEST
Prof.
Dr. Saim Özkar'in CBT'nin 688.nci sayisinda yayinlanan
yazisinda belirttigi gibi, devlet üniversitelerinde
bir asinma oldugu ve vakif üniversiteleri ile devlet
üniversitelerinin haksiz bir rekabet içine
sürüklendikleri dogrudur. Ancak, bu asinmayi
durdurabilmenin tek yolu devlet eliyle ögretim
elemanlarinin ücretlerinin yükseltilmesi degildir.
Ayrica, devlete hizmet veren diger kesimleri de ilgilendirecegi
için, Sayin Özkar'in da vurguladigi gibi,
ücret politikasinin kolaylikla degistirilebilecegi
kanaatinde degilim. O nedenle, mevcut durum için
çözüm önerilerimi mühendislik
disiplini açisindan sunmaya çalisacagim.
2914 sayili Yüksek Ogretim Personel Kanunu'nun
14. maddesi, temininde güçlük çekilen
elemanlari cezbetmek ve var olanlari yerinde koruyabilmek
için maaslarinin % 50'sine kadar ek ödeme
yapilabilecegi hükmünü getirmistir. Söz
konusu maddede, "temininde güçlük
çekilen eleman" taniminin bir üniversitenin
tamami için degil, bir fakülte, bir bölüm,
gerektiiinde bir ana bilim dali hatta sadece bir bilim
dali için bile yapilabilecegini ifade etmektedir.
Buna göre, en gelismisüniversitelerimizde
dahi eleman bulmakta zorlanilan bir dal var ise, burada
çalisanlara ve çalisacak olanlara esdeger
durumdaki ögretim elemanlarina ödenen ücretin
% 50'sine kadar fazla ödeme yapmak mümkündür.
Ancak, bu husus Bakanlar Kurulu karari ile belirlenmekte
ve ne yazik ki, bu ek ödeme sadece gelismede öncelikli
yörelerdeki üniversitelere bölüm
veya anabilim
dali ayrimi yapilmaksizin verilmektedir. Halbuki, bu
zam Üniversite'nin hangi sehirde bulunduguna bagli
olmamalidir. Herhangi bir üniversitenin bazi birimleri
gelismis bile olsa, yeterli sayida ögretim üyesi
bulunmayan bölüm/anabilim dali elemanlari
için, temin güçlücüne göre
belirlenecek bir oranda, bu ek ödeme yapilmalidir.
Mühendislik disiplinlerini bu dar koridordan kurtaracak
diger bir husus da, döner sermaye isletmelerini
kuvvetlendirmek olacaktir. Bunun çözümü
de yine devletten geçecektir; ama bu, devletin sürekli tasimasi
gereken bir yük olmayacaktir. Devletin mühendislik
fakültelerine yatirim yapmasi, mühendislik
fakültelerini
teknisyen ve mühendis kullanilarak yapilacak
ve sürekliligi olacak hizmetlerden gelir
saglayabilecek duruma getirebilir. Bugün
mühendislikte döner sermaye geliri,
sadece ögretim üyelerinin dogrudan ürettikleri
hizmetlerden saglanmaktadir. Bu tür
hizmetlerin üretilmesi ögretim üyeleri
için hem yorucu ve zaman alici olmakta, hem de
döner sermayenin kati kurallari nedeniyle ücret
yönünden tatminkar olmamaktadir.
2547 sayili Yüksekögretim Kanunu'nun 58.maddesi
üniversitelerimizdeki döner sermaye isletmelerinin
kurulus ve çalisma sekillerini açiklamaktadir.
Bu kurallar tip fakültelerinin döner sermaye
isletmeleri için uygundur.
Üniversitelerimiz arasinda döner sermaye
geliri en yüksek olanlar bünyesinde tip fakültesi
olanlardir ve o üniversitelerin döner sermaye
gelirleri hemen hemen tamamiyle tip fakülteleri
gelirlerinden olusmaktadir[1]. Üniversitelerimizin
tip fakültelerinde çalisan ögretim
üyeleri sagladiklari gelir sayesinde maaslarinin
iki kati tutarinda katki payi alabilmektedirler. Ayrica,
yine 2547 sayili kanunun 58. maddesi uyarinca, mesai
saatleri disinda fakülte hastanesinde verdikleri
saglik hizmetinden saglanan gelirin de % 70'e kadar
olan kismini alabilmektedirler. Ancak, bir mühendislik
fakültesi ögretim üyesinin benzer sekilde
gelir saglayabilecek bir çalisma içine
girmesi mümkün degildir; çünkü,
gerekli altyapi yoktur, bugüne kadar kurulmamistir.
O nedenle, mühendislik fakültelerinin de tipki
tip fakültelerinde oldugu gibi yardimci personel
ile önemli ölçüde gelir saglayabilecek
duruma gelmesi gereklidir. Bunun için ihtiyaç
duyulan altyapi yatirimini üniversiteler, kaynaklarini
uygun sekilde yönlendirerek, kendi imkanlari ile
de yapabilirler. Her ne kadar üniversitelere katma
bütçeden ayrilan ödenegin büyük
bir kismi maas ve diger özlük haklarini karsilamak
için kullaniliyorsa da makine-teçhizat
alimi ve bina yatirimi için verilen ödenekler
azimsanacak miktarlarda degildir[1].
Mühendislik Fakültelerinin bir çok
bölümü genç ögretim elemani
bulamamaktadir. Özel sektörde genç
bir mühendise ödenen baslangiç ücreti
bir profesöre devletin layik gördügü
ücretten yüksektir. Hatta kamu sektöründe
ödenen ücretler bile üniversitedeki ücretlerden
yüksek hale gelmistir. Bu nedenle, üniversitelere arastirma görevlisi olarak gelenlerin çogu özel
sektörde veya kamu sektöründe is bulamayan
genç mühendisler olmaktadir. Mühendislik fakültelerinin belirli
seviyede teknolojik altyapiya kavusturularak döner
sermaye isletmelerinin kuvvetlendirilmesi halinde, mühendislik
fakültelerindeki ögretim elemanlarina da sürekli
katki payi ödenebilecek bir durum yaratilabilir.
Bu gerçeklestirilebilirse, mühendislik fakülteleri,
hem yeni eleman bulmakta simdiki kadar
zorlanmayacak hem de bir ideal ugruna üniversitede
çalismayi ve ögretim üyesi olmayi arzulayan
elemanlarini bünyesinde daha kolay tutabilecektir.
Kaynak:
[1] “Bilim, Teknoloji
ve Üniversiteleri, Basbakanlik Basimevi, 1996.
Prof. Dr.A.Hamit SERBEST
Çukurova Üniversitesi
Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı
Balcalı, Adana
E-posta:
serbest@mail.cu.edu.tr
|