|
2002
Yilinda Neden Hala Evliyim!
m.
Çevik ARIKAN
Sanki
2000'li yillar, insan gibi yasamak üzerine
henüz neyi degistirdi ki evlilik üzerine düsüncelerimizi
ve uygulamalarimizi da degistirsinler!
Görülen o ki sadece sayilar degisti
ve yasam eski hamam eski tas devam edip gitmekte. Evliler evinde ama köylüler nerede? Evlenmek ev sahibi olmaksa eger, ev sahipleri
evli olanlar.
Yalan degil!
Ben bugün ev sahibi oluyorsam eger, hep
evli oldugum içindir. Hem zaten evlenmeden ev sahibi olmanin
ne anlami kalir ki? Evleneceksin, çoluk çocuk sahibi olacaksin ki
dünyanin kaç bucak oldugunu anlayacakin.
Iste buna dünya evi derler.
Ben zaten bu sayede ögrendim dünyanin
kaç bucak oldugunu.
Siz daha ögrenmediniz mi?
Öyleyse evde kaldiniz demektir. Hiç öyle sinifta kalinir gibi evde kalinir mi?
Böylesine sorumsuz olunur mu?
‹
Simdi gelelim benim neden evlendigime! Birisi bana "Bizde özgürlük
var!" dediydi de ondan. Dogrudur. Bizde
özgürlük vardir. Ama anladim ki bu özgürlügü yasayip yasamamak
kararini vermektir var olan. Hem, özgürlük ne demek?
Özgür olmanin da bir siniri yok mu canim? Evlilikte eslerin özgürlük
sinirlari kesisir mi kesismez mi?
Yoksa ayni sinir içinde mi kalinir? Bence gerçek bir evlilikte, ayni sinir içinde
kalinmak için evlenilir. Bu sinirin içidir özgürlük alani.
Orada herseyi konusmak serbesttir.
Düsünmek serbesttir.
Daha önemlisi her düsündügünü
söylemek serbesttir. Ne düsündügünüz
soruldugunda "Hiç!" demek de serbesttir. Herseyi yazmak serbesttir. Sarki söylemek serbesttir.
Kavga etmek serbesttir.
Sevismek serbesttir. Öpüsmek serbesttir.
Piyano çalmak serbesttir. Flüt çalmak
serbesttir. Hatta
trompet çalmayi ögrenmek de serbesttir. Kedi beslemek serbesttir. Ev ödevi yapmak serbesttir. Hayal
kurmak serbesttir.
Aglamak da gülmek de serbesttir. Yalniz herseyi
yiyemezsiniz. Bu konuda bir sinirlama getirilmistir.
Artik annemizin yagini kullanmiyoruz. Para harcama
konusuna da maalesef zaten olmadigi için bir sinirlama
getirilmistir. Bu
durum, ikisi de çalisan taraflarin, karsilikli
canini siksa da zaten bu hayat pahaliliginda yasamin devami
için elzemdir ve suç evlilikte aranmamalidir. Hem para ile saadet olmadigi da unutulmamalidir. Evlilik ortami her zaman samanlik ortami olarak korunmalidir
ki seyran devam edebilmelidir. Evlilikte en büyük yasaklardan
birisi ise samanliga disaridan yeni birilerinin getirilmemesi
üzerinedir. Samanlik, samanlok olarak kalacaksa sadece iki kisilik olarak
kalmalidir. Kalmali
midir? Kalamaz ise ne olur? Neden? Bir de çocuk yapma konusunda ciddi sinirlamalar getirilmekte
ve gelecek kusaklarin aç kalmamasi garanti edilmek
istenmektedir.
Esler evlilikte tek bir vücut olmuslardir.
Olmuslar midir?
Iste bütün mesele budur. Diyelim ki askin gözü kördü ve tek bir
vücut oldunuz, oldugunuzu sandiniz, birlikte büyüdünüz,
hayati ögrendiniz, uzun bir yol katettiniz oysa
ki yol arkadasinizin ayaklari kokuyormus, yeni farkina vardiniz ve bir sinirlama
daha getirdiniz: Ayaklar eve gelir gelmez yikanacak!
Baktiniz ayni vücuttan iki bas çikiyor
ve ayaklar yikanmiyor?
Ne yaparsinz?
Sonra diyelim ki caniniz çukulata istedi. Fena halde aseriyorsunuz ve eliniz çukulatalara gidiyorken
yine diger bastan bir sinirlama geliyor ve "Olmaz!
Çok pahali! Onu yersek açliktan
ölürüz! Ölelim mi?" Ya çukulatayi yiyemeden ölürsek?
Isterlerse arkamizdan çukulatayi yesinler,
bize geçmis olsun olursa? Sonra bir de bakiyorsunuz
ki ellerin ve kollarin da sayisi meger iki degil dörtmüs.
Evin sinirlari içindeki daginikliga ellerden
bir çifti karsi koyarken digeri habire artisa
neden oluyor. Bu durum da ne yaparsiniz?
Ya attiginiz her adim ayni iken bazen siz bazen
o geri kalmaya veya ileri gitmeye baslarsa ne olacak? Bir
de bütün bunlar olurken sizin ve esinizin
ikili sarmallari açilip yeni bir DNA ipligi daha
sentezlenmis ve bir kiziniz olmussa? Yaa sabir çekmez
misiniz?
Çekersiniz çekersiniz de nereye kadar ve
neden? Kardes kardes evcilik oynamak tatli gelir, oyun bozanlik etmek
istemezsiniz de ondan. Arkadasa ihtiyaciniz vardir da ondan.
Onca yillik hayat arkadasinizi kapi önüne
koymak istemezsiniz de ondan.
Bosanmayi gururunuza yediremezsiniz de ondan.
Zaten bosanip yeni birisini bulmaya da üsenirsiniz. Hem dersiniz onca yildan sonra bak artik yedigi elmanin birazini
da bana vermeye baslamisken!
Bulasiklari makinaya gönüllü koydugu
için! Her gün size taze ekmek pisirir diye! Kedinizi sizden çok sevdigi için!
Bu gibi nedenlerle
bosamak istemezsiniz onu.
Itiraf edin hala ona sokulup televizyon seyretmeye
bayiliyorsunuzdur. Onunla el ele tutusup sinamada film seyretmeye
de, saatlerce kirlarda yürüyüp durmadan
konusmaya da, onun gözlerinin içine dik dik
bakip o gözlerini kaçirarak "Ne var?"
diye sorarken onu utandirmaya da bayiliyorsunuzdur. Hem zaten geceleri ona sarilip uyumaya da çoktan beri
alismissinizdir. Onun size "çok zekisin!"
demesi için hala çok ugrasiyorsunuz ve artik
basariyorsunuzdur. Bu da sizi çok mutlu ediyordur.
Çünkü artik o da, siz de eminsiniz:
siz ondan daha zekisiniz. Çünkü artik
bir kadinsiniz!
Hem kiziniz öyle çok ona benziyor ki
bu bütünlügü bozmak istemiyor ve onlari
beraber seyretmek istiyorsunuzdur. Kizinizin da en mutlu
anlari sizi beraberken sevdigi anlar degil midir? Bir de en güzeli "seni
sevmistim" ya da "seni seviyorum" derken asla yalan söylenmemistir.
Evli kalmak istiyorsaniz iste böyle bahaneler
bulmak kolaylasir.
Yapalaga yavrusu güzel görünür. Burnunuz bütün kokulara alisir.
Diyelimki bunlardan birisi veya hepsi için hala
evlisiniz. Bu
sizin sorununuzdur. Ben zaten yalniz yasiyorum.
Ellerimle ekmek parami kazaniyorum.
Yüzük parmagima da artik hiç yüzük
takmiyorum. Yalniz
basima bekliyorum ölümü. Nasilsa bir gün sonu gelecek bu yalniz
yasamimin. Bu
arada yalnizligim engel degil; hem yasiyor hem de egleniyorum. Benimkisi hosça vakit geçirmek!. Olabildigince az seye ihtiyaç duymaya
bakip böylece kendimi çok zengin hissedebiliyorum.
Isimi ve arkadaslarimi severek çalisiyorum. Çünkü ne onlarin bana
ne de benim onlara ihtiyacimiz var. Nasil mi egleniyorum? Aksamlari eve millerce yoldan gelmisim,
hemen koyuyorum "Kubat" isimli türkücünün
kasetlerini teybe. Basliyorum dinlemeye. Bu arada mercimek çorbas isiniyor. Benim de aç midem! Ressam Hikmet Çetinkaya'nin gelincik
resimlerine bakarak biraz gelincik boyuyorum. En güzel Kubat'in türküleri
dinlenirken gelincik boyanir. Baktim boyamakdan bikiyorum,
basliyorum oynamaya.
Yalniz oynamamak için de geçiyorum
aynanin karsisina bir güzel kurtlarimi döküyorum,
yorgunlugumu atiyorum. Hem her defasinda daha da güzel
oynuyorum. Bu arada hayaller de kuruyorum. Eger bir dügüne gidecek olursam,
Fidayda da çalarsa bak söyle yapayim diyorum.
Göbek atmadan, sagimi solumu kivirmadan bir
güzel dans edeyim. Insan gibi! Nenemgillerin
de canina deysin! Sonra yürüyorum yalniz basima, diger yalniz insanlara
selam vererek; "Nasilsiniz? Günaydin! Iyi aksamlar!"
diyerek. Ama
bir de bakiyorum ki yalniz degilim. Kuslar var, kazlar
var, sincaplar
var, kayin agaçlari, meseler var, karincalar var, örümcekler var, evde bir
çicegim var. Bir kedim bile var! Gökyüzünde yalniz gezen
yildizlarim, bir ayim, bir de günesim var.
Birden ortalik kalabaliklasiyor ve neredeyse yalniz
kalmayiözlüyorum.
Iste
bizde "Özgürlük" bu! diyorum.
Belki de o birisini düsünüyorum!
m.
Cevik Arikan, 14 Ocak 2002
|