|
Gün
Düsleri-III
Baris'a...
Günün
Icinden
Bircan ÜNVER
3
Nisan 2002
Bir
kadin, gecesini gündüzüne kattigi
ve yasaminin son üc yilini adadigi web sitesinin
anasayfasindaki mesaj kutusuna, yeni bir mesaj ekleme
ihtiyacindaydii.
O esnada
bu mesajin net olarak ne olacagindan henüz emin
degildi!
Yorulmustu.
Tek tek insanlara ulasmaya ve bu projenin onlarin projesi
oldugunu anlatmaya calismaktan yorulmustu...
Projenin
düsledigi güc ve katilima ulasmasi, kendi
bireysel gücünü asan cok fazla seye bagliydi
ve bu da onu cok endiselendiriyordu!
Nelerin
yapilmasi gerekli oldugunu gorüyor, biliyor ancak
her birini geregi gibi yapip sonuc almanin, hem cok
iyi bir ekip calismasina hem de bu ekibin ve de diger
projelerin varliginin devam etmesini saglayan temel
bir kaynaga ihtiyac her gecen gün daha siddetle
kendini hissettiriyordu.
Bazi
kaynaklar bulunamazsa, projenin varligini sürdürememe
riski kapiya iyicene dayanmisti!
Son
direnmeleri miydi? Hayir. Hayir.
Buna izin veremezdi.
Sadece mesajdaki
soruya yanit veriniz ve yanitlarinizi bu platformda
yayinlamak uzere bize gonderiniz.
Tesekkur ederiz. ISIK BINYILI.
Designed by Ayhan M.DUMAN
Bu donemin son
bir direnme donemi oldugu fikrinin golgesi aklina düstükce,
tüm huzuru kaciyor, gerginligi iyicene artiyor
ve yeni bir hamleyle projesine, daha dogrusu düs'üne
iyicene sariliyordu.
Finans
ve isgücü olarak bu kadar da yalniz kalabilecegini
dogrusu düsünmemisti! Her kosulda projesini
üretebilecegini ve kaynak bulamazsa bile, serbest
ya da "part-time" islerle temel giderlerini
minimum olcüde de olsa giderebilecegini düsünmüstü
baslangicta...
Bu
düsüncelerle yola cikmis, düsüncelerini
gücü yettigince uygulamis ve biraz yol da
almisti...
Eveeet,
boylece gole calinan maya tutmustu ama o gole calinan
mayanin yogurdunu da henüz kendisi dahil hic kimse
kasiklayamamisti! Zaten herkesin gole bir kasik
yogurt katmak kadar o goldeki saf-organik yogurttan
da kattigi yogurt oraninda da yiyebilmesini amacliyordu.
Bu goldeki yogurdun paylasimin nasil olusacagi da düsüncelerinde
yavas yavas netlesmeye baslamisti. Yoksa ne yapacakti
ki bir gol dolusu yogurdu!
Ozünde,
o gole calinan mayanin, dileyen herkesin kasiklayacagi
bir yogurt olmasini ve bu yogurdun da, en saf ve en
iyisi olmasini, "insanin kendi ozünü,
ic aynasini en iyi temsil ettigi" bir yogurt olmasini
ozlüyordu.
Belki
bu goldeki yogurttan bir kasik yiyenler, büyülü
bir sekilde hizla kendi ozlerine donecekler ve tüm
varliklarinin amacini, kendi ic dünyalarini ve
yeryüzünü iyilestirmeye adayacaklardi...
Bir masal gibi ama masallarin da gerceklesme cagi gelmisti
belki de...
Yine
düsleri düsüncelerini ele gecirmisti...
Oysa gole calinan mayanin tutmasiyla birlikte artan
isgücü ve ekonomik destege olan ihtiyac da
katmerlenmisti...
Iste
sorun burada kilitlenir gibi olmustu... Finans, güc
ya da kaynak bulma konusu da
tek basina ve de basli basina bir isti.
Herseyi
birakip finans pesinde kosarsa, kendine inancini kaybedecekti.
Boyle devam ettirmeye calissa, gücünü
coktan asmisti ve yetmekte, yetistirmekte iyicene zorlaniyordu...
Bu anlamda her gün kendini ISA'nin Carmihi'na asilmak
üzere gerilmis hissediyordu. Zaman zaman bir noktada
ic enerjisi ve moralinin de tükenecegi kaygisina
kapiliyor ama yine tüm icsel enerji kaynagini,
projesinden saglayarak devam edebiliyordu...
Mutlaka
bu kosullar iyilesmeliydi. Artik "iyi düsler"in
gerceklesme zamani da coktan gelmisti...
Hep
"düs"lerin kotüleri mi gerceklesecekti!
"Iyi"lerin
gerceklesmesi cogaldikca, kotülerin gücünün
de hizlica azalacagindan emindi.
Sadece
kotü düslerin gerceklesmesi üzerine doga-yasam
dengesi kurulmus olsaydi, doganin enerjisi bir sapmaya
ugramis olurdu!
Anlasilan doganin ozündeki dogru kurguyu
biz alt-üst etmistik. Birileri bir cok
seyi yanlis kurgulamislardi kurgulamasina ama doganin
ozünün tümden yanlis kurgulanmasi da
olanaksizdi! Neyse ki dünyanin iplerini ellerinde
tutanlar,"Doga"yi tümden oyuncagi gibi
kullanip atacak gucleri henuz kazanamamisti...
Kadinin,
halihazirda Yeryüzü gemisinin dümenini
yoneten grubun, dogadaki tüm dogru degerleri alt-üst
ettigi uzerine düsünceleri baskin geliyordu.
Bu dengesizligin, yine doganin ozüne paralel icsel
bir dengeye donüsmesine bir katkida bulunmanin
cilginligina düsmüstü!!!
Bunlar
düsünceler miydi, dilekler miydi, gündüz
ya da gece düsleri miydi yoksa artik baska türlü
düsünmesini ve yasami algilamasini bilmediginden
miydi? Ya da düsünceleriyle düsleri arasindaki tüm sinirlar
ic ice mi gecmisti? Ic dünyasi ve yasami algilayisi
homojen tek bir yapiya mi donüsmüstü?
Düsündü. Bunun tanimi ya da anlatimi
neyi degistirecekti ki! Bildigi icinden gelen yonlendirmelerin
berrakligi ve ona güc ve enerji vermesiydi. Diger
bir soyleyisle, kendine Yeryüzü sahnesinde
sectigi rolü cok iyi bir düzeyde gerceklestirmesi
gerektigi direktifini taa yüreginin en diplerinden
ve bütün frekanslarindan aliyordu... Esasinda
bunun disinda da baska hic bir dayanagi yoktu!
* * * * *
Insanin insana ve insanin yeryüzüne yaptigi
tahribatlar ve bunlarin
da ayni hizla devam etmesi ve de yapilan tahribatlarin
azalacagi - degisecegiyle ilgili umutsuzluga kapildigi bir gündü.
Onunde
oysa ne kadar cok yapmasi gereken is vardi! Projesi
üzerinde calismasi gerekiyordu ama son bir haftadir
hic yol alamiyordu. Bir ic tikanma yasiyordu! Sanki
ic motivasyonlariyla birlikte ic damarlari da tikanmisti!
Artik kendi kendisine urettigi enerji de yetmez hale
gelmisti, tum dusunceleri kucaklamak ve herkesin katilimini
icine alan bir projenin guclenerek, buyuyerek devamini
saglamak icin...
O gun
saatlerce herseyle ilgisiz ve kipirdayamaz bir halde
gecirdi gunu. Hatta, kendisini yasama baglayan gozleri
isik isik ve bir sevgi ve enerji yumagi olan kucuk oglunun,
onunla oynamasi icin cekistirmeleri ya da "lutfen
anne, canim benim, canim benim" demeleri de bir
etki yapmiyordu uzerinde. Sanki ruhsal ve beyinsel olarak
baska bir boyuttaydi!
Ogluna
sevgi ve hayranlikla bakiyor ama kayitsizligini da degistiremiyordu!
Kipirdayamaz bir halde hissediyordu.
Icinden
bir ses, "dus al, dusuncelerin tazelenir kendini
iyi hissedersin," dedi. Evet, o an dus almazsa
sanki uc gun oylece oldugu yerde kalakalacakti.
Dus'ta
suyu istedigi seviyeye getirene kadar, dus'un altinda
once titredi. Ozellikle kislari sicak suyla dusu seviyordu.
Istedigi sicakligi temin ettiginde, once icindeki damarlar
yavas yavas cozuldu ve ic gerginligi yumusadi.
Dustan
ciktiginda kendini yenilenmis ve tazelenmis hissetti.
Bu kez acelesi vardi. Hemen giyindi ve saclarini da
acele bir taradiktan sonra, cildinin kuruluktan gerginligini
hissetmesine ragmen, yuzune bir krem bile surecek vakti
olmadigini dusundu. Cunku icinde kipirdanan ve ortaya
cikmak icin onu bir pelte haline donusturen dusunce,
sicak suyun ve gevseyen damarlarinin da etkisiyle ortaya
cikmak icin sabirsizlaniyordu. Evet, dusuncelerini hemen
uygulamaya gecirmeliydi!
Aceleyle
asagi kata indi ve bilgisayarinin basina gecti. Zaman
zaman bilgisayari ile bir butun oldugunu dusunmeye de
baslamisti! Daha oncesinden de parmaklari ve harfleri
tusladigi klavye arasinda organik bir bag oldugunu dusundugu
olurdu. Artik sadece parmaklari ve klavyenin tuslari
degil, dusuncelerine paralel, bedeni de sanki bilgisayarindaki
calismalarina endekslenmisti.
Bilgisayarin
basina oturur oturmaz, web tasarimini yaptigi programi
acti. Zaten bilgisayari sabah asagi iner inmez acmis
ama o ana kadar parmagini bile kipirdatamamisti! Ilk
is olarak, LM dosyasinin icinden en son uzerinde calistigi
indeks-anasayfayi acti.
Evet,
oraya yeni bir mesaj yazmaliydi! Simdi ne yazacagini
cok iyi biliyordu.
Zaten
son uc yildir benzer dusunceleri her yeni sayida, mektuplarinda
ve duyurularinda isliyordu. Ayni zamanda ortak bir oz
olusturmak ve insanligin dusunsel evrim ve olgunlasmasina
bir katkida bulunmaya davet ediyordu. Evet heyecan veren
yazilar, resimler ve mesajlar sistematize olarak her
sayida artiyor ve yeni enerjiler katiliyordu. Buna ragmen
uretim ve isgucu boyutunda hala tek basina bu projeyi
sirtlanmis tasiyor olmasini da hala anlayamiyordu!!!
Yeni
ve uzun bir yolculuga cikilmisti coktandir ve bunun
geriye donusu de yoktu. Zaten bunun disinda baska hic
birsey de yapmak istemiyordu ama hayat-kosullar ya da
sistem de tum gucuyle bastiriyordu!
Gerci
herseyi biraksa kimin umurundaydi sanki! Üstelik
bazilari cok sevinirdi bile. Gordun mu? Bu isler parasiz
olmaz, biz sana demedik mi vs.
Yasam;
tam bir yasanmazlik noktasina donusecekti onun icin,
eger dusuncelerini digerleriyle paylasamaz digerlerinin
dusuncelerini de baskalarina iletemez ve de projenin
gelisiminde ciddi bir yol katedemez ise...
Hayir,
"yasanmazlik" kavraminin akillara zikr etmesine
dahi izin verilemezdi. Yine her zaman yaptigi gibi icinden
geldigince ve aklindan gectigince, dusuncelerini web
sitesinin MESAJ KUTUSUNA yazdi. YENI MESAJININ web sitesine
ilk giriste farkedilmesi icin de, mesaj kutusunundaki
font ve arka plan rengini degistirdi.
["This
is an open platform for Greatness in Humanity.
You are the soul of this platform and of the Earth.
The question is, how well does your soul serve our planet?
Whoever you are, wherever you are from, welcome to the
Light Millennium.
Welcome as you are, with all your inner conflicts and
your transparent self."
Just find out your own answers to this question and
send them us in order to e-publish them on this platform.
Thank you. LM"]
Web
site, New York'ta yayinlandigi ve bu sehirde kurumlastigi
icin ana sayfa Ingilizce idi. Ana-sayfanin icinden Turkce/ISIK
BINYILI anasayfasi baglaniyor ve orada da ayni mesajin
Turkce'si yer aliyordu:
["Yuce
insanlik icin kuresel acik bir platform.
Siz Yeryuzu'nun
OZ'lerinden birisiniz!
Soru: Kendi OZ'unuzun bu gezegene ne kadar iyi hizmet
verdiginizi hic dusundunuz mu?
ISIK BINYILI'na, seffaf benliginizle ve tum celiskilerinizle
hosgeldiniz!
Sadece
mesajdaki soruya yanit veriniz ve yanitlarinizi bu platformda
yayinlamak uzere bize gonderiniz.
Tesekkur ediyoruz. Isik Binyili"]
Yazdigi
mesaji okudu. Kucuk yer degistirmeleri yaparak, dusuncelerini
daha etkili yansitmaya ozen gosterdi. Sonuctan ikna
olduktan sonra, Internet'e baglandi. Anasayfasini yeniden
web'e aktararak, mesaj tablosunda yeni mesajini yayinladi.
*
* * * *
Uzun zamandir insanligin icsel olgunluga erisemedigi
ve kendi ic dunyasiyla barisik olamadigi icin yeryuzunun
bu denli acilara mahkum edildigini dusunuyordu. Yeryuzunun
dumenini elinde tutanlarin da, en basta kendi ic dunyalariyla
barisik olmayanlar grubuna dahil oldugundan hic kusku
duymuyordu. Cunku yeryuzunun olanaklarinin butun insanliga
acilmasinin bilinclice engellendigini ya da geciktirildigini
seziyordu.
Peki, o halde mevcut kosullarda bu tur icsel bir degisimin
yeryuzunde gerceklesmesi nasil mumkun olacakti ki? Bu
sorunun yanitini ariyordu uzun bir suredir... Akli da
hep dunyayi kendi oyuncaklari gibi kullanip, kullanip,
ya bozup atan ya darmadagin eden ya da diledigi gibi
irili-ufakli sicak ya da soguk savas oyunlari ya da
surekli manevralarla tum ipleri ellerinde tutan ve tutmak
isteyenlere takiliyordu. Onlara takiliyordu cunku boylesi
icsel bir degisim onlarda gerceklesmeden, yeryuzunun
barisa ve huzura ve baska bir asamaya gecmesine izin
verilmeyecekti. Ya din, ya teror, ya etnik grup, ya
enerji politikalari, ya dogal guc kaynaklari vs. ozellikle
de gelismesine olanak verilmemis, toplumunun cogunlugu
cok kotu kosullar altinda olan ulkelerin topraklaronda,
hem kendi icsel huzursuzluklarini ve gucsuzluklerini
tatmin edecek hem de ellerindeki oyuncaklarla oynamaya
devam ettirecek surekli yeni gerekceler tureteceklerdi...
Eger
dunyanin iplerini ellerinde tutanlarda kokten icten
bir asama, ic baris, saydamlasma olmazsa tek tek kucuk
cabalar da birlesip guclenip kuresel bir koro olamadikca,
ates boceklerinin yaz aksamlarinda yanip sonmeleri gibi
tum isildayan dusunceler de yanip sonmeye mahkum birakilacakti...
Iste bu nedenle, iki dusunce netlesiyordu. Ya cok guclu
pozitif global mass bir koro olarak ic asamayi gerceklestirip,
merkezdekilerle yer degistirmek... Ki bu belki de en
ideal olandi. Fakat, tum yeryuzunun Verdi'nin Nabucco
operasindaki koronun seslendirdigi olaganustu guzellikteki
bir nehir akisini hissettiren sarkidaki gibi ruhsal
ve fiziksel olarak birbiriyle o denli uyumlu, guclu,
etkili ama bir o kadar da ilik su gibi akan kuresel
bir koro ve tek bir enerjiye donusmesi de daha cok cok
zaman alirdi!
Sahi
boylesi bir koroyu olusturmak icin ne kadar zamana ihtiyac
var! En az bir yuzyil, besyuz ya da binyil? Ve ya daha
kisa bir sure?
Yoo,
o kadar beklenemezdi! Bu durumda ikinci alternatif netlesiyordu.
Bu da en zor olaniydi cunku sorunun kitlendigi ya da
merkezi olan noktalar, ayni zamanda cozumun de kendisini
olusturacak potansiyeli tasiyordu.
Ikincisi secenege gore; yeryuzunun butun iplerini ellerinden
tutanlarin cok acil olarak bir ic evrim - olgunlasmadan
gecmeleri, bencilliklerinden, hirslarindan hizlica siyrilmalari,
oz'lerini ve varoluslarini sorgulamalari birinci asama
olarak netlesiyordu. Boylece ellerindeki guc ve kanallarin
hedef yonlerini yeryuzunun yuzde onuna degil tamamina
yonelterek, mevcut ve paylasilabilir olanlari, asama
asama butun insanliga acmalarini saglayacak gucte BIR
IC DEGISIM''di duslenen...
Bu duzeyde bir ic degisimin gerceklesmesini nasil bir
guc ve kim(ler) saglayabilir ki?
Bu
soruya somut bir yaniti yoktu ama "olmasi
gerekenin" gerceklesmesini en azindan
dusleyebilecegini biliyordu.
Insan olmanin en buyuk ayricaligi, dusunmek, konusmak,
sevmek kadar ve belki de hepsinin kremasi olarak, "dusleyebilme
yetenegi" ydi. Belki de dus kurmak,
ayri bir guc ve enerjiydi bugunlere dayanmak ve guzel
yarinlarin gerceklesmesini cok istemek icin. O da buna
benzer birseylerin gerceklesmesini cok istediginden,
tum ic enerjisini ve dusunce frekanslarini yazacagi
mesaja yonelmisti. Web sitesine yazdigi mesaj da, bu
dus'un ta kendisiydi.
*
* * * *
2
gun sonra da buyuk oglu 21 yasina girecekti ama kendisi
Istanbul'daydi. Dogum gununu Istanbul'da kutladiktan
sonra Nisan'in ortasinda donecekti. Onun icin de, kucuk
oglunun dogum gunu icin hazirladiginin baska bir ornegini
de, bu kez buyuk oglunun kucukluk fotograflarindan bir
secmeden olusan elektronik bir kart hazirlayip, hem
ogluna hem de Istanbul'daki kalabalik ailesine gondermeyi
dusundu.
Kucuk
oglu bu esnada onunla oynamasi ya da kutuphaneye gitmeleri
icin, cekistirip duruyordu. Ceketinden, kolundan, ayaklari tekerlekli
buro sandalyesini altindan cekiyor, o durumda da dizlerinin
ustunde yazmaya devam ediyor, bu da ise yaramazsa, bu
kez kucuk oglu annesini bilgisayarin basindan kaldirmak
icin saclarindan cekistiriyor ve kutuphaneye gitmek
icin israr ediyordu. Evde olmasina ragmen onunla hic
ilgilenmemis ve o da iyicene huysuzlugunun dozunu arttirmisti.
Disarida
ise cok guzel piril piril isikli ve masmavi bir gokyuzu
vardi.
Agaclar
filizlenmis, yapraklanmis ve bazi agaclar beyaz ve pembe
obek obek ciceklenmislerdi.
Insanlar yasami yasanmaz haline getirmelerine karsin,
doga ne kadar curetkar ve davetkardi. Bak iste burdayim,
tum guzelliklerimi sizin icin sergiliyorum, diyordu.
Artik gormesini ve hissetmesini bilin, diyordu adeta...
Internet'ten
cikmadan once, emin olmak istedi. Guncellestirdigi anasayfasi,
yeni mesajiyla birlikte web'te
miydi?
Kullandigi
browser'i tekrar acti. Zaten ilk kendi anasayfasi karsisina
cikiyordu.
Evet,
yeni mesaji oradaydi. Ici rahat etmis ve farkli bir
ic huzuru duymustu, o mesaji orada yayinladiktan sonra.
Artik
oglunu alip kutuphaneye gidebilirdi.
Evde
geri dondurmeleri gereken video kaset ve kitaplari toplayarak,
on dakika icinde ciktilar sokaga. Zaten daha da gec
kalmamaliydilar zira kutuphane bazi gunler 5:00'te kapaniyordu
ve o an hangi gun kutuphanenin ogleden sonra saat 5:00'te
kapandigini animsamiyordu. Sokaga ciktiklarinda gunesi
ve ilik esintiyi hissederek, oglunun elini her zamankinden
sikica tuttu.
Bahari
koklamanin, isigi, gunesi ve dogayi hissetmenin coskusuyla
ve oglunun "hadi
kim hizli kosacak" onerisiyle, kosmaya basladilar.
Oglu her zaman yarisi kazanirdi zaten. Annesinin kendisini
gecmesini de istemezdi. Daha simdiden hep kazanan olmak
istiyordu!
Oglunun
en cok sevdigi televizyon programi, "Magic
School Bus"ti. Annesi ona genellikle Kucuk
Prens'im diye hitap ediyordu. Esasinda buyuk oglunu
da bebekliginden itibaren Kucuk Prens'im diye sevmisti.
Exupery'nin "Kucuk Prens" adli kitabindan
cok etkilenmisti ve belki de cocuklarinin hayati oyle
sevmesini ve algilamasini dusluyordu, onlara Kucuk Prens
derken...
Ogluna
sadece Kucuk Prens'im demez, ayni zamanda, Gunesim,
Isigim, Cicegim, Umudum, Oksijenim, Ormanlarim, Daglarim,
Baharim, Denizlerim, Okyanusum, vs. doga ve yasamla ilgili tum sevgi baglarini,
ogluyla ozdestiriyordu. Cunku, insan sevdigi herseyi,
sevdiginde gorurdu ...
Her
keresinde kutuphanedeki cocuklarla ilgili video raflarini
ogluyla tek tek iyicene taradiktan sonra,"Magic
School Bus" adli dizinin izlemedikleri yeni bir
episode'u bulurlardi. Bulamazlarsa ya uzayla, bilimle
ya da doga ile ilgili baska video programlarini ve de
kitaplari odunc alirlar ve on blokluk bir mesafeyi yine
yuruyerek, eve donerlerdi. Eve donduklerinde de oglu, annesini aldiklari
programlari birlikte izlemeye mecbur eder, ya yanina
oturur ya da kucagina, ensesinden saclarini tutar ki
baska birseyle, ozellikle bilgisayarla ilgilenmesin
ve de onunla ayni anda ayni programi pur dikkat seyretsindi...
Henuz
oglu bes yasindaydi ama ben bir bilimciyim, sen de asistanimsin,
diye konusuyordu annesiyle. O bos sayfalarin icine sekiller
ciziyor ve annesine talimata veriyordu. Icini su renkle
doldur, diye. Bir keresinde annesi itiraz etti. Sen
kendin de boyamalisin! Cok buyuk bir olgunluk ve bilgiclikle,
"Biliyorsun, sen benim asistanimsin, ben bilimciyim,
asistanlar, bilimciden daha cok calisir," demez
mi! Annesi onun bu aciklamalarina kahkahayla gulerek,
oglunun cizdigi sekillerin icini doldurarak, asistanligini
en iyi yapmak icin ozen gosterdi. Oglu'da annesinin
boyadigi sekilleri begenerek, "mukemmel, mukemmel"
diye memmuniyetini belirtiyordu.
Bir
keresinde de, annesiyle buyuyunce bir Uzay Istasyonu'nda
calisacagini ama annesi hata yaparsa, isten cikartmak
zorunda kalabilecegini soyleyince, anne, ogluna bir
kez daha hayran kalmisti. Kucuk
oglu ayrica aklina takmisti, annesini de bilimci yapacakti!
Sonucta,
annesi bugune degin gunluk yasamda kimseyle paylasamadigi
ilgi alanlarini, kucuk ogluyla paylasiyordu. Uzay ve
de doga ile ilgili oglunun sectigi bazen kendisinin
de yonlendirdigi video programlarinin her birini ogluyla
birlikte ayni heyecan ve ilgiyle izliyorlardi.
Bu
kez yine yeni video kasetleri ve de kitaplari almak
uzere, ikisi de kah kosarak, kah gulerek, kah konusarak
kutuphanenin yolunu tuttular...
O aksam
kutuphane donusu oglu bir daha bilgisayarin basina gecmesine
izin vermedi. Ertesi gun de buyuk oglunun fotograflarini
gozden gecirdi ve onlardan 4-5 tanesini, dogum gunu
karti icin secti, resimleri tarayiciyla bilgisayara
aktardi. E-kartin tasarimini yapti ve ilk basta Istanbul'daki
buyuk oglu olmak uzere, ailesi ve yakin dostlarini iceren
yirmibir kisilik bir e-listeye, Istanbul'da sabah olacagi
dusuncesiyle kartini 4 Nisan'i 5 Nisan'a baglayan gece
Internet'ten gonderdi. Ertesi sabah ilk is olarak da
buyuk oglunu telefonla dogum gunu icin aramayi dusunmustu
e-karti gonderdigi esnada...
* * * * *
5 Nisan gunu, tum dunyada ekranlara gelen mesaj, kim
tarafindan ve nasil gonderilmis oldugunun sirri kamuoyunca
uzun sure cozulememisti ama aniden kararan ekranlara
gelen mesaj, annenin, 3 Nisan'da kendi web sayfasina
yazdigi mesajin ozunden baska birsey degildi...
Ve topu topu
otuz saniyeyi asmayan sureyle ISIKLARLA GELEN MESAJ,
dalga dalga her duzeyde insanligin ciddi ve cok gec
kalinmis bir "ic asama"
yapmasinin ilk atesini, taa kokunden alevlendirmisti...
Baris dolu gunlerin bir daha yaz-boz olamayacak saglam
tohumlari da boylece filiz vermis oldu yeryuzunde...
_ _ _ _ _
Gun
Dusleri-I: Aniden Kararan Ekranlar
Gun Dusleri-II: Gelen
Mesaj
New York, 27 Subat 2002 (Ilk Draft)
Revizyon: 17 Mart 2002,
B. Ünver, Light MIllennium. ---
Bu
sayfa 3 Nisan 2002'de yukaridaki imajla guncellestirildi.
|