|
Bir Nazim
HIKMET tutkunu: Suat OZONDER
"Disarda
bir bayrak gibi
Dalgalanirken adin,
Içeride sen ihtiyarladin."
Nusret OZGUL
"Nazim
herhalde bir gün gelip de, Türkiye'de degisimin
olacagini, Alpaslan Türkes'in ölmeden önce
MHP kongrelerinde siirlerinin okunacagini, diger parti
yöneticilerinin konusmalarinda siirlerine atifta
bulunacagini tahmin etmezdi. Tipki, Suat Özönder'in
bir gün gelip de, Bulgaristan basimi kitaplarini
okuyarak ögrendigi Nazim'i, 100. yilinda son teknoloji
harikasi müzik kayit imkânlariyla bir CD'ye
sigdirabilecegini tahmin etmedigi gibi."
Suat
OZONDER'in Nazim HIKMET'in siirlerinden yaptigi besteler
ve demo CD.
Biz bu türküleri elbette isitecek degiliz,
topragin
altinda yatar upuzun,
çürür
kara dallar gibi ölüler,
topragin
altinda sagir, kör, dilsiz.
Ama bu
türküleri söylemisim ben
daha onlar
düzülmeden,
Olsun,
o isitmese bile 100. dogum gününde yerkürenin
dört bir yaninda, söyledikleri de söylemedikleri
de, duyduklari da, duymadiklari da, türküler,
sarkilar söyleniyor onun için. Ama o henüz,
daha yasaminda düsledigi, sürgünde özlemini
çektigi, "Vasiyeti"nde su dizelerle
tarif ettigi son ikametgâhina kavusabilmis degil:
Yoldaslar,
ölürsem o günden önce yani,
-öyle
gibi de görünüyor-
Anadolu'da
bir köy mezarligina gömün beni
ve de uyarina
gelirse,
tepemde
bir de çinar olursa
tas mas
da istemez hani...
Bir insana herhalde yasaminda da, ölümünden
sonra da verilebilecek en büyük cezadir, sürgün...
Bogaziçi mehtabini kucaklamayi, Izmir'in Kordon'unda
Pasaport Iskelesi'ndeki kahvehanelerden herhangi birinde,
martilarin çigliklarini dünyanin en güzel
müzigi olarak dinlemek üzere gözlerini
kapatmis, elinde nargilesi veya raki bardagi Körfez
kokusunu cigerlerine çekmeyi, veya dogdugu Anadolu
köyündeki Panayir alaninda, kavaklarin altina
uzanip, elinde Avrupa'dan özel olarak getirdigi
oyma biçagi ile Türkiye'yi hiç görmemis
çocuklarina kaval yapmayi düsleyen ne insanlar
tanidim.
Hepsinin ortak bir noktalari vardi: vatandasliktan çikartildiklari
için zorunlu sürgündeydiler ve bir
gün dönebilecekleri günün özlemini
çekiyorlardi. Tipki düsüncesinden,
inancindan dolayi ceza yemis ama aslinda suçsuz
bir müebbet hapis mahkumunun, "bir gün
af çikar da su dört duvar arasindan kurtulur,
çimenlere uzanir, günesin isittigi vücudumu
gökyüzünün o masmavi kucagina birakiveririm"
diye düsledigi gibi...
Suat
OZONDER, 30 yili askin bir suredir Belcika'da yasiyor.
Suat ile çogu
entelektüel, yazar, sanatçi ve gazetecinin
"sürgün yillari" olan 70'lerde tanistik
biz... Solculukla falan alâkasi yoktu. Sagcilikla
hiç. Insandi, her insani oldugu gibi kabul ederdi.
Çagdasti. Gerçek milliyetçiydi
ve üstelik sürgünde degildi. Gitari elinden
hiç düsmezdi. Göçmen isçilerle
ilgilenen bir büroda çalisirken bile, ögle
saatlerinde ugradigim zaman onu yemek yer bulacagimi,
ekmeginin bir ucundan koparip tadina bakacagimi sanirdim.
Her seferinde yanilirdim. O, arka odaya çekilmis,
gitari elinde yeni besteler üzerinde telleri tingirdatmakla
mesguldü.
Kisa süreli geldigimiz Belçika'da, ikimiz
de 30 yili askin bir süreyi geride biraktik. Suat
erken evlendi. Birbirinden güzel çocuklara
sahip oldu. Tek bir emeli vardi: Türkiye'de degil,
gurbet ellerde tanidigi Nazim Hikmet anisina o'nun siirlerinden,
ama kendisinin besteledigi melodilerden olusan bir plâk
yapmak. Ege'nin incilerinden Bergama dogumlu, bu Saint-Benoit
mezunu genç nereden bilsin emelinin Nazim Hikmet'in
100. dogum yilinda gerçeklegecegini. Yani,
Nazim'in, Bulgaristan baskisi siir kitaplarini
okudugu yillardan tam 30 yil sonra bu onura sahip olacagini...
Özgeçmisinde söyle yazar Suat'in :
"Müzisyen ve tiyatro oyuncusuyum. Oniki telli
gitar ve klavye çaliyorum. Avrupa'ya müzik
çalismalarimi sürdürmek ve her iki
kültürden faydalanip bir mozaik yapmak için
geldim."
Mozaik
yapmakla kalmadi. Avrupa'nin bir çok ülkesinde
konserler, yarismalarda kazandigi ödüller,
single'lar, Unesco'nun Nasrettin Hoca yili münasebetiyle
"parayi veren düdügü çalar"
besteleri ile sayisiz radyo ve televizyon programlari
ile dolu, dopdolu bir yasam sürdürdü.
Ömer Hayyam, Yunus Emre, Nazim Hikmet, Aziz Nesin,
Can Yücel gibi ünlü sairlerin eserlerinden
çok sayida besteler yapti. Nazim Hikmet'in "Kiz
Çocugu"nu besteledi.
Kapilari
çalan benim
kapilari birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hirosima'da öleli
oluyor bir on yil kadar.
Yedi yasinda bir kizim,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarim tutustu önce,
gözlerim yandi kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir sey istedigim yok.
seker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çaliyorum kapinizi,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
seker de yiyebilsinler.
Bestelemekle
de kalmadi, Münevver Volkof araciligiyla Nazim'in
oglu Mehmet NAZIM, "Kiz Cocugu"nun telif hakkini
Suat'a bagisladi. Belçikali sair Lucie Spède
Fransizca'ya uyarladi. "Kiz Çocugu"
dizelere döküldügü 1956'dan neredeyse
yirmi yil sonra Suat'in radyo ve televizyon programlarinda,
konserlerinde vazgeçemedigi, bir elinden tutarak
ülke ülke dolastirdigi "bestesi"
olmustu. Durmadi.
-Hava
kursun gibi agir!!
Bagir
bagir
bagir
bagiriyorum.
Kosun
kursun
erit-
-mege
çagiriyorum...
Ben
yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasil
çikar
karan-
-liklar
aydin-
-liga..." dedi, Nazim'in "Kerem"ini besteledi.
- Türkü söyler gibi yapilmiyor yapi.
Bu
is biraz daha zor.
Zor
mor ama
yapi yükseliyor, yükseliyor.
Saksilar
konuldu pencerelere
alt katlarinda.
Ilk
balkonlara günesi tasiyor kuslar
Kanatlarinda"
dedi. Nazim'in "yapiyla, yapicilarini" besteledi.
Yolcu Yolun Sarksa ve Memet digerlerini izledi.
Suat'in bekledigi gün gelip, çatmisti. Unesco'nun
2002'yi Nazim Hikmet Yili
ilân edecegini duyunca kollarini sivadi.
"Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini baskasi yazsin.
Çinarli, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çikaramazsin..."
Nazim'in
yorgunluktan çikamadigi "Mavi Liman"
Suat'in 12 telli gitarinda aglamakliydi, dalgaliydi,
çalkantiliydi, hüzünlüydü...
Sözleri ve müzigi kendisine ait olan iki yeni
beste yapti: Haziran Atesi ve Nazim'a Agit..
Ve
su on eserlik CD ortaya çikti:
Haziran
Atesi, - Nazim'a Agit, - Yolcu Yolun Sarksa, - Kiz Cocugu,
-Kerem Gibi, - Yapiyla Yapicilar, -Günler, - Vapor+
Mavi Liman, -Memet, -Vasiyet...
"Müzisyen
ve tiyatro oyuncusuyum. Oniki telli gitar ve klavye
çaliyorum. Avrupa'ya müzik
çalismalarimi sürdürmek ve her iki
kültürden faydalanip bir mozaik yapmak için
geldim."
Unesco ve Kültür Bakanligi'na basvurdu. CD'sini
Nazim Hikmet Yili için yayinlamak istedigini
ve etkinlik programina dahil edilmesini önerdi.
Unesco'dan cevap bile gelmedi.
Nazim « pasta »sini herhalde
baskalari paylasmak istiyorlardi. Kültür Bakanligi
aksine olumlu yanitladi. Suat umutlu konusuyor: "Bir
de T.C. Kültür Bakanligi Telif Haklari ve
Sinema Genel Müdürlügü, Devlet Opera
ve Bale Genel Müdürlükleriyle temaslar
kurup projemden bahsettim. On sarkilik "demo C.D."
mi kendilerine dinlettim. Cok begenildi. Böylece
bu proje önümüzdeki günlerde toplanacak
"Komisyon"da ele alinacak. Olumlu bir yanitta
tüm eserler bir C.D. de toplanip yayinlanacak. Simdilik
orkestra düzenlemelerini de kendim yaptigim bu
melodilerin, stüdyoda kayitlarini yaptik.
Elimde "Play Back ve demo C.D." var. Bu orkestrasyonlar,
elektronik enstrümanlarla çalindi. En büyük
hedefim simdi bu eserleri "Senfonik orkestra"
esliginde okuyabilmek.»
Nazim,
kendini anlatan siirinde söyle der:
"kimi insanlar otlarin, kimi insan baliklarin
çesidini bilir
ben ayriliklarin
kimi insan
ezbere sayar yildizlarin adini
ben hasretlerin,
Ardindan
da tabudunun kaldigi evden nasil indirilecegini anlatir
bir baska siirinde ve veda noktasini koyar:
Bakacak arkamdan
mutfak penceremiz.
Balkonumuz geçirecek beni çamasirlariyla.
Ben bu avluda bahtiyar yasadim bilemediginiz kadar.
Avludaslarim, uzun ömürler dilerim hepinize...
1963
Nisan, Moskova
Suat
ile 70'li yillarda TKP veya TIP yanlisi dernekler tarafindan
düzenlenen Nazim'i anma gecelerini veya günlerini
animsariz. Bu toplantilara gidenler önce mimlenir,
sonra da fislenirlerdi. Nazim herhalde bir gün
gelip de, Türkiye'de degisimin olacagini, Alpaslan
Türkes'in ölmeden önce MHP kongrelerinde
siirlerinin okunacagini, diger parti yöneticilerinin
konusmalarinda siirlerine atifta bulunacagini tahmin
etmezdi. Tipki, Suat Özönder'in bir gün
gelip de, Bulgaristan basimi kitaplarini okuyarak ögrendigi
Nazim'i, 100. yilinda son teknoloji harikasi müzik
kayit imkânlariyla bir CD'ye sigdirabilecegini
tahmin etmedigi gibi.
Yasamak bir agaç gibi tek ve hür, bir orman
gibi kardesçesine...
* * * * *
Suat
OZONDER'in "Nazim HIKMET, Yeni Sarkilari"
demosunda yer alan bestelerden:
|
Gunler
Geçip gitmis günler gelin
Raki için sarhos olun
Islikla bir seyler çalin
Geberiyorum kederden
****
Ilerdeki güzel günler
Beni görmeyecek onlar
Bari selam söylesinler
Geberiyorum kederden.
****
Basladigim bugünkü gün
Yarida kalabilirsin
Geceye kalmadan yahut
Cok büyük olabilirsin
****
" Ilerdeki güzel günler
Seni göremedi onlar
Selamlarini aldilar
Kalbimizdesin Nazim Hikmet." (1)
Söz:
Nazim
Hikmet
Söz (1): Suat Özönder (ekleme)
Müzik : Suat Özönder
Haziran Atesi
Burasi- Bizim
Radyo
Kisadalga
30 virgül 83
Büyük
sair Hazim Hikmet,
Moskova'da bu sabah!.
***
*** ***
Ölmedi o ölmedi o
Ölmedi
o hey hey
***
Haziran gelmeseydi (ölmedi o *olmedi o ölmedi
o hey hey )
Sabahlar olmasaydi
(
""
""
""
)
Yigidim ölmeseydi ( """
""
"""
)
***
Aaah!
Aci haber tez gelir
Gelir de beter gelir!..
Ölmedi o ölmedi o
Ölmedi
o hey hey.
Söz ve müzik: Suat Özönder.
|
Nazim'a
Agit
Varna'dan vapurlara yetisemedin
Hapishanelerden umutlar verdin
Cinarlara kolan vurdun sallanamadin
Yilmadan usanmadan siirler yazdin
Yetmisiki dilde söylendi durdu
Türkiyende türkçenle yasaklar kondu.
*******
Disarda bir bayrak gibi
Dalgalanirken adin
Içeride, sen ihtiyarladin.
********
Oglunu resimlede büyüttün ama
Bir türlü kendini göremedin ya
Memleketim diye diye çirpindin durdun
Sonunda topraginda yatamadin ya.
Söz
ve müzik : Suat Özönder
|
Bir Insan Analizi:
Nazim HIKMET RAN
Unutulan Insan
Nice
Binyillara Sevgili Nazim
Nazim
Hikmet'in 100.ncu Dogum Gunu icin;
Sairden SIIRLERIN Okunarak Kutlanacagi Etkinlik: 2 Mayis
2002
© Nusret OZGUL, Subat 2002, Bruksel. E-mail:
ozgul.nusret@euronet.be
|